Davet anlamına gelen sela cuma namazından önce cumaya çağırmak için ve cenaze namazına davet için okunur. BIST 2.517. DOLAR 17,79. EURO 18,16. Sela nedir ne için okunur sela ne zaman
Peygambere hitap eden İsra suresi 79'uncu o nafaka verenleri ve seher vakitlerinde o istiğfar edip yalvaranları görür" ve Enbiya suresi 20 Nazar için hangi sureler ve dualar okunur
10hours agoFİL SURESİ NE İÇİN OKUNUR? (Elmalılı Hamdi YAZAR, Tefsir, Vakıa 79. ayet in izahı; Celal Yıldırım, İslam fıkhı, IV/157) Enbiya Suresi 88 89 90 ve 91 ayetleri fazileti nedir
Enbiyâ Suresi 79. Ayetinin Meali (Anlamı): Biz, sözkonusu dâvada en isabetli hükmü Süleyman’a bildirdik. Zâten biz, her birine hüküm ve ilim vermiştik. Dağları ve kuşları Dâvûd’un emrine râm ettik; onunla beraber Allah’ı tesbih ediyorlardı. Gerçekten biz, dilediğimiz her şeyi yapma kudretine sahibiz. Enbiyâ
Fizilalil Kuran Meali: Enbiyâ Suresi 79. Ayet Meali, Enbiyâ 79, 21:79 Davud´un verdiği bu hükmü, Süleyman´ın kavrayıp onaylamasını sağladık. Her ikisine de egemenlik ve bilgi verdik. Allah´ı noksanlıklardan tenzih etme konusunda dağları ve kuşları Davud´a boyun eğdirdik. Biz bunları yaparız.
6f8S. Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır. Fefehhemnâhâ suleymânec vekullen âteynâ hukmen ve’ilmâenc vesaḣḣarnâ me’a dâvûde-lcibâle yusebbihne ve-ttayrac vekunnâ fâ’ilîneO hükmü, biz anlatmıştık Süleyman'a ve hepsine de peygamberlik ve bilgi vermiştik ve beraberce Tanrıyı tenzih etmek için dağları ve kuşları, Davud'a ram ettik ve bunları yaptık, gücümüz yeter yapmaya. Biz bunu hükmü Süleyman’a kavrattık; nebilerin her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye, dağlara ve kuşlara boyun eğdirip Davud’un istifadesine verdik. Bütün bunları asıl Yapanlar Biz idik. Biz o meselenin çözümünü gerektiren hükmü, Süleyman'a anlattık ki, her ikisine de ayrı bir hüküm, ayrı bir bilgi verdik. Davud'la beraber tesbih etsinler diye, dağları ve kuşları boyun eğdirdik. Evet biz idik bunları düzenleyip dava konusu yapılan ihtilâfı daha iyi anlamasını biz sağlamıştık. Biz onların her birine hikmete dayalı hükümranlık yargı ve icra yetkisi, şeriat ve ilim vermiştik. Dâvûd ile beraber tesbih etsinler, namaz kılarak ibadet etsinler diye dağları ve kuşları da emrimize boyun eğdirmiştik. Bunları biz Kur’ân-ı Kerim, 34/10; 38/ bunun hükmünü Süleyman'a bildirdik. Her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile beraber tesbih etmeleri üzere dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. Bütün bunları yapan bunu hükmü Süleyman'a kavrattık, her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye, dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. Bunları Yapanlar biz o meselenin hükmünü Süleymân'a bildirdik. Bununla beraber her birine bir hüküm ve bir ilim vermiştik. Davud ile birlikte tesbih etmek üzere, dağları ve kuşları ona bağlı kılmıştık. Biz bu gibi acaib işleri peygamberlere hüküm etmeyi Süleyman’a öğrettik. Her birisine de hüküm ve ilim verdik. Dağları ve kuşları, Davud ile beraber tesbih eder bir halde musahhar kıldık. Bütün bunları yapan Biz hükmü Süleymân'a biz anlatmıştık. Her ikisine de sağlam bir muhakeme gücü ve ilim vermiştik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Dâvûd'a boyun eğdirdik. Biz her şeyi hükmü anlattık biz Süleyman'a, hepsine hikmet verdik, bilgi de verdik, Dâvut'a, dağlarla birlikte, kuşları da kul ettik, beraber tespih ederlerdi, bunları biz yapmıştıkBiz çözüm getirecek hükmü Süleyman'a kavratmıştık. Zaten her birine hükümdarlık ve ilim vermiştik. Davud'a dağları ve kuşları boyun eğdirmiştik, onunla beraber tesbih ediyorlardı vazifelerini yapıyorlardı. Bunları yapan bizdik. Bkz. 34/10, 38/18Biz Süleymân’a bu işin hikmetini telkîn itdik ve her ikisine hikmet ve ’ilim ihsân iyledik. Dağları ve kuşları Dâvûd ile birlikde teshîr itdik. Bu bizim fi’limiz bu meselenin hükmünü bildirmiştik; her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile beraber tesbih etsinler diye dağları ve kuşları buyruk altına aldık. Bunları Biz hüküm vermeyi Süleyman’a kavratmıştık. Zaten her birine hükümranlık ve ilim vermiştik. Dâvûd ile birlikte, Allah’ı tespih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine verdik. Bunları yapan biz idik.[368]Kur’an-ı Kerim, her şeyin insanın hizmetine sunulduğunu pek çok âyette ifade etmektedir. Bu konu ile ilgili olarak bakınız Ra’d sûresi, âyet, 2; İbra... Devamı..Böylece bunu bu fetvayı Süleyman'a biz anlatmıştık. Biz, onların her birine hüküm hükümdarlık, peygamberlik ve ilim verdik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Davud'a boyun eğdirdik. Bunları biz yapmaktayız. Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde güneş, ay gece, gündüz, denizler, dağlar gibi tabiî varlık ve olayların insana müsahhar kılındığı, boyun eğdirildiği... Devamı..Süleyman'a, doğru anlama yeteneği bağışladık. Herbirine bilgi ve bilgelik verdik. Davud'un emrine dağları ve kuşları verdik. Biz bunları onun hükmünü hemen Süleyman'a bildirmiştik; zaten herbirine hüküm ve ilim vermiştik. Davud'la beraber tesbih etsinler diye, dağları ve kuşları buyruk altına aldık. Bütün bunları yapan onu Süleymana anlattık, bununla berâber her birine bir huküm ve bir ılim vermiştik ve Davudun maıyyetinde dağları müsahhar kılmıştık, kuşlarla beraber tesbih ediyorlardı ve biz bunları yaparızBiz, bunu Süleymân'a iyice kavrattık. Her ikisine de hüküm¹ ve ilim² verdik. Dâvud'la beraber tesbih³ etsinler diye dağları ve kuşları buyruk altına aldık. Ve Biz, Egemenlik. 2- Vahiy. 3- Dağların ve kuşların tesbih etmeleri, yaradılış özelliklerine göre hareket etmeleridir. Biz onu n fetvasını hemen Süleymana anlatmışdık. Zâten biz, her birine hüküm, ve ilim vermişdik. Dağları ve kuşları, Dâvud ile birlikde tesbîh etmek üzere, râm etmişdik. Bütün bunları yapanlar üzerine onu o hâdise hakkındaki hükmü Süleymân'a anlattık. Bununla berâber her birine hüküm ve ilim verdik. Dağları ve kuşları, Dâvûd'la berâber tesbîh etmek üzere ona itaatkâr kıldık.2 Ve bütün bunları yapanlar biz idik.2“Cenâb-ı Hakk, Hazret-i Dâvûd Aleyhisselâm’ın tesbîhâtına zikirlerine öyle bir kuvvet ve yüksek bir ses ve hoş bir edâ vermiştir ki, dağları vecd... Devamı..Sonra Süleyman’ın bu konu hakkındaki verileri doğru kavramasını sağlamış ve hepsine Davut ve Süleyman’a hükümler ve ilim verdik. Ve Davut’la beraber Rabbini tesbih eden dağları ve kuşları o’nun emrine verdik ve biz bunları bu işi hemen Süleyman’a anlatmıştık. İkisine de doğrunun düşüncesini, bilimi verdik. Davut ile birlikte Allah’ı ululasınlar diye dağlara, kuşlara boyun eğdirdik. Bütün bunları yapan hükmü Süleyman/a tefhim ettik; her ikisine hikmet [⁵] ve ilim verdik. Davud/a dağları, kuşları müsahhar kıldık ki onunla beraber tespih etsinler bunları biz yapmıştık.[5] Veya nübüvvet, anlayış, hak ile bâtılı hüküm vermeyi Süleyman’a kavratmıştık. Zaten her birine hikmet/bilgelik [hukm] ve ilim vermiştik. Davut ile birlikte, Allah’ı tesbih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine âmâde kıldık/boyun eğdirdik. Bunları yapan Biz bunu yargılamayı Süleyman'a kavrattık. Davud ve Süleyman'ın Her birine de hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih eden dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. Bunları Yapanlar biz üzerine, henüz genç yaştaki Süleyman’a, bu dâvâ hakkında en âdilâne çözümü ilham ettik. Süleyman babasının huzuruna gelerek, “Bence sürüyü, bir yıllığına tarla sahibine verelim. Bu zaman zarfında koyunların sütü, doğuracağı yavrular, yünü vs. onun olsun. Bu arada, onarıp eski hâline getirinceye kadar tarlayı da sürü sahibine verelim. Böylece hem tarla sahibinin uğradığı kayıp telâfî edilmiş, hem de sürü sahibi mağdur edilmemiş olur.” dedi. Bu hükmün daha âdil olduğunu gören Davud, kararını değiştirdi. Gerçi Davud’un verdiği karar da yanlış değildi, çünkü Biz, her ikisine de sağlam bir muhâkeme yeteneği ve ilim bahşetmiştik. Öyle ki;Davud ile beraber sınırsız kudret ve yüceliğimizi dile getirip tesbih etmekte olan dağları, taşları ve hattâ kuşları onun çağrısınaboyun bütün bunları Biz yapıyorduk. Ve Davud gibi Allah’a yönelirseniz, size de aynı nîmetleri Süleyman’a anlattık. Her birine ilim ve hüküm / hikmet verdik. Davud ile birlikte tesbih eden Dağlar’ı emrine verdik; Kuşlar’ı da! Biz Süleyman'a olayların esrarını bellettik. Her ikisine, bilgi destekli yönetim sanatını öğrettik. Dağlar taşlar öten kuşlar, eşlik ederdi Davud'un vuruşlarına. Bunları biz hüküm vermeyi Süleyman’a kavratmıştık. Zaten baba oğul her ikisine hükümranlık ve adaletle hükmedecek ilim vermiştik. Davud ile birlikte Allah’ın yasalarına uyarak yaşamaları için dağları onlara mesken yaptık. Kuşları beslenmeleri ve diğer işlerinde kullanmaları için emirlerine verdik. Bunları yapabilecek akılla, zekâyla, bilgiyle, beceriyle onları yaratan biziz. Böylece bunu bu fetvayı Süleyman’a biz öğretmiştik. Biz onların hepsine doğru hüküm verme yeteneği ve ilim vermiştik. Kuşları ve [tesbih] eden yücelten dağları da Davud’a boyun eğdirmiştik. [*] Bunları biz mesajlar Neml 2716-17; Sebe’ 3410; Sâd 38 tüm Peygamberlere, hikmet ve ilim verdiğimiz gibi, böyle âdil hüküm vermeyi de Süleyman’a Biz öğrettik. Dâvûd ile birlikte tesbih etsinler diye, dağları ve kuşları Dâvûd’a boyun eğdirme işini yapan da Biziz bu olayda Süleyman’ın dâvâ konusunu [daha derinden] anlamasını sağladık; bununla birlikte, Biz her ikisine de sağlam bir muhakeme gücü ve ilim bahşetmiştik. ⁷¹ Ve Bizim sınırsız kudret ve yüceliğimizi anarken, dağı taşı ve kuşları ⁷² Davud’un çağrısına boyun eğdirdik; ⁷³ ve Biz [dilediğimiz her şeyi] yapabilme kudretine Yani, Hz. Süleyman’ın sözü geçen dâvâdaki yargısı daha isabetli olmakla birlikte, bu durum Hz. Davud’un ilk hükmündeki adaleti yerine getirme niyet... Devamı..Yönetim konusunda Süleyman’ı daha marifetli yapmıştık. Gerçi her birine isabetli karar verme yeteneği ve ilim verdik. Biz dağları Davud’un emrine verdik, dağlar ve kuşlar Davud’un tespihine eşlik ediyorlardı. Bizdik bütün bunları yapan. 27/14...17, 34/10fakat bu konuda Süleyman’a daha derin bir kavrayış vermiştik.[²⁷⁵¹] Bununla beraber Biz, her birine sağlam bir muhakeme ve seçip ayırma yeteneği kazandıran bir ilim bahşettik.[²⁷⁵²] Zaten Dâvud ile birlikte, emrimize âmâde kıldığımız dağlar da O’nun kudret ve ihtişamını dillendiriyordu, kuşlar da…[²⁷⁵³] Zira Biz, her zaman istediğimizi gerçekleştiririz.[2751] “Akıl yaşta değil baştadır” atasözünün Kur’an’cası. Süleyman’ın yargısı çok daha isabetlidir, fakat bu yargılamanın kahramanı Hz. Dâvud’dur. Zi... Devamı..Onu onun hükmünü derhal Süleyman'a anlattık ve herbirine bir hüküm ve bir ilim ihsan ettik. Ve Dâvud'a dağları ve kuşları musahhar kıldık, onunla beraber tesbihte bulunurlardı. Ve bunları yapanlar çözümü ihtiva eden hükmü Süleyman'a bildirdik. Bununla beraber, her birine bir hüküm ve bir ilim verdik. Dağları ve kuşları Davud'un emrine verdik. Onunla beraber takdis ve ibadet ederlerdi. Biz dilediğimiz her şeyi yapma kudretine sahibiz. [34, 10; 38, 18-19] {KM, Mezmurlar 148, 7-10}O hükmü Süleyman'a bellettik. Onların hepsine de hükümdarlık ve bilgi verdik. Davud'a dağları ve kuşları boyun eğdirdik, onunla beraber tesbih ediyorlardı. Biz bunları o hükmi Süleymân'a ta'lîm iyledik ve her ikisine de Dâvud ve Süleymân'a hüküm ve saltanat, 'ilim ve nübüvvet virdik ve Dâvud'a dağları, kuşları müsahhar kıldık. Onunla berâber tesbîh iderlerdi. Bütün bunları biz yapdık. [³][3] Dağlar, taşlar ve kuşlar Dâvud 'aleyhisselâma müsahhar olub onunla berâber tesbîh iderlerdi. Yine müşârunileyh demirden zırh i'mâl ider ve eline a... Devamı..İkisine de ilim ve hikmet verdiğimiz halde doğru kararı Süleyman’ın bulmasını sağlamıştık. Dağları ve kuşları da Davut’un emrine vermiştik; onunla birlikte ibadet tesbih ederlerdi[*]. Bunları yapan Süleyman'a belletmiştik. Her birine hikmet ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye dağları ve kuşları hizmetine verdik. Bunları yapan biz onu Süleyman'a anlattık.10 Onların herbirine Biz hüküm ve ilim verdik. Dağları ve kuşları, onunla beraber tesbih etsinler diye Davud'un emrine verdik. Bütün bunları yapan Bizdik.10 Müfessirlerin büyük çoğunluğuna göre, bu dâvâda Hz. Davud koyunların tarla sahibine verilmesine hükmetmiş; Hz. Süleyman ise bu hükmü ağır bularak... Devamı..Onu Süleyman'a derhal kavrattık. Her birine hükümdarlık ve bilgi verdik. Dâvûd'a dağları boyun eğdirdik. Kuşlarla beraber tespih ediyorlardı. Yapmak isteyince yapanlarız biz!pes araladuķ ol ķażıyyeyi süleymān’a. daħı dükeline virdük peyġamberliķ daħı 'ilm. daħı fermān eyledük dāvud ile ŧaġları tesbįḥ eylerlerken daħı ķuşı. daħı olduķ biz anı Süleymāna bildürdük ve her birisi‐le ḥükm virdük ve ilm Dāvūda ṭaġları musaḫḫar eyledük, tesbīḥ iderlerdi. Ḳuşları daḫı mu‐saḫḫar itdük. Biz işlerdük, bize güç degül‐ onu məsələnin hökmünü dərhal Süleymana anlatdıq. Və onların hər birinə hökm hikmət, peyğəmbərlik və elm şəriəti dərindən bilmək verdik. Biz dağları və quşları Davudla birlikdə Allahı təqdis edib tə’rifləsinlər deyə ona ram etdik. Bunları sizə təəccüblü görünsə də, lövhi-məhfuzdakı əzəli hökmümüzlə Biz We made Solomon to understand the case; and unto each of them We gave judgment and knowledge. And We subdued the hills and the birds to hymn His praise along with David. We were the doers thereof.To Solomon We inspired2732 the right understanding of the matter to each of them We gave Judgment and Knowledge; it was Our power that made the hills and the birds celebrate Our praises2733 with David it was We Who did all these things.2732 The sheep, on account of the negligence of the shepherd, got into a cultivated field or vineyard by night and ate up the young plants or their ... Devamı..
Güncelleme Tarihi Haziran 29, 2021 1418Oluşturulma Tarihi Nisan 13, 2020 1600Enbiya Suresi Mekke döneminde inmiştir. 112 âyettir. “Enbiyâ”, peygamberler demektir. Sûre, temel konu olarak peygamberlerden, onların tevhit davası uğrunda verdikleri mücadelelerden bahsettiği için bu adı almıştır. Enbiya Suresi peygamberler ve tevhit davası uğrunda verdikleri mücadeleleri ele almaktadır. İşte, Enbiya Suresi Türkçe ve Arapça okunuşu ile birlikte Enbiya Suresinin anlamı hakkında detaylı bilgilerEnbiya Suresi, Mushaftaki sıralamada yirmi birinci, iniş sırasına göre yetmiş üçüncü sûredir. İbrâhim sûresinden sonra, Mü’minûn sûresinden önce Mekke döneminde inmiştir. Abdullah b. Mesûd, “Benî İsrâil İsrâ, Kehf, Meryem, Tâhâ ve Enbiyâ sûreleri, benim Mekke’de ilk öğrendiğim güzel sûrelerdir” demiştir Buhârî, “Tefsîr”, 21/1. Bazı müfessirler 44. âyetinin Medine döneminde nâzil olduğu kanaatindedir. İşte, Enbiya Suresi Türkçe ve Arapça okunuşu ile birlikte Enbiya Suresinin anlamı hakkında detaylı bilgilerENBİYA SURESİ ANLAMIMekke devrinde nâzil olmuştur. İbn Abbas ve İbnü’z-Zübeyr’den gelen rivayetler bu konuda ittifak bulunduğunu ortaya koymaktadır Süyütî, ed-Dürrü’l-menŝûr, V, 615; Âlûsî, XVII, 2. Ancak Süyûtî el-İtķān’da 44. âyetin Mekkî olmadığını kaydetmiş I, 47 fakat bunun mesnedini göstermemiştir. Buhârî, İbn Mesûd’un İsrâ, Kehf, Meryem, Tâhâ ve Enbiyâ sûrelerinin Mekke devrinde gelen ilk sûreler arasında bulunduğunu ima eden bir rivayetine yer vermişse de “Tefsîr”, 17/1, 21/1 gerek muhtevası gerekse diğer kaynakların bu sûreyi nüzûl sırasına göre yetmiş üçüncü olarak göstermesi, bunun ilk gelen sûrelerden değil Mekke devrinin ortalarında veya sonlarına doğru gelen sûrelerden olduğu ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Sûre 112 âyet olup fâsıla*sı م، ن sekiz peygamberin tebliğ hayatından ve çeşitli özelliklerinden bahseden ve bu sebeple Enbiyâ sûresi adını alan sûrenin esas konusu, peygamberlerin hak dini yayma ve benimsetme hususunda her türlü zorluğa ve engellemelere rağmen başarıya nasıl ulaştıklarını göstermek ve hakkın bâtıl karşısında elde ettiği zaferi haber daha ilk âyetinde, gaflet içinde yüzen Mekkeli müşriklerin cezalandırılacakları günün yaklaştığını, onların rablerinden gelen her yeni irşad ve ikazı eğlenerek dinlediklerini, kalplerinin oyun ve eğlenceye daldığını, kendi aralarında yaptıkları gizli konuşmalarda Hz. Peygamber’in bir beşer ve bir şair, Kur’an’ın da onun uydurması, hatta saçma sapan rüyalarından ibaret olduğunu söylediklerini ve önceki ümmetler gibi maddî mûcize talep ettiklerini haber verir. Halbuki Hz. Muhammed de gelmiş geçmiş bütün peygamberler gibi bir beşerdir. Peygamberlerin diğer insanlardan farkı Allah’tan vahiy almalarıdır. Peygamberleri yalanlayanlar helak olup giderken onlar ümmetleriyle birlikte mücadelelerinde galip gelmişlerdir. Aslında Kur’an, muhataplarının şanını yüceltmek ve onları büyük bir millet yapmak için gönderilmiştir âyet 6-10.Sûrenin bundan sonraki âyetlerinde, geçmişte cereyan eden hak - bâtıl mücadelesinde zalimlerin daima yenilgiye uğradığı vurgulandıktan sonra canlı cansız bütün kâinatın Allah’ın hâkimiyetinin altında bulunduğu, evrendeki düzenli işleyişin O’nun varlığına, birliğine ve yetkin sıfatlarının mevcudiyetine delil teşkil ettiği ifade edilmek suretiyle son peygambere ait mûcizenin kevnî ve maddî değil aklî, ilmî ve evrensel olduğuna dikkat çekilir âyet 11-33. Allah’ın tebligatını ulaştıracak elçilerin melek olması gerektiği şeklinde müşrikler tarafından ileri sürülen iddiaya cevap olmak üzere insanlara gönderilen bütün peygamberlerin kendi türlerinden olduğu gerçeği çerçevesinde onların da herkes gibi fâni bulunduğu, bu sebeple de hakkı temsil eden ilâhî mesajın korunmasının önem taşıdığı anlatılır. Bunca açık ve etkin uyarılara rağmen vahiy ile alay edenlerin âkıbetlerinin dünyada ve âhirette vahim olacağı ifade edilir âyet 34-47.Enbiyâ sûresinin bundan sonraki üç âyetinde Hz. Mûsâ ile Hârûn’a vahiy indirildiği, Kur’an’ın da bir vahiy mahsulü olduğu kaydedilir ve özellikle önceki vahiylerden haberdar olan kimselerin Kur’an’ı inkâr edişleri yadırganır. Ardından Hz. İbrâhim’in tevhid mücadelesi ayrıntılı bir şekilde anlatılır, onun ateşe atıldığı halde ilâhî bir himayenin sonucu olarak yanmadığı belirtilir âyet 51-70. Müteakip âyetlerde sırasıyla Hz. Lût, İshak, Yakūb, Nûh, Dâvûd, Süleyman, Eyyûb, İsmâil, İdrîs, Zülkifl, Zünnûn Yûnus, Zekeriyyâ ve Yahyâ’nın irşad ve tebliğ hayatlarına özlü ifadelerle temas edilir âyet 71-90. Dünyaya gelişi başlı başına bir mûcize olan Hz. Îsâ annesine nisbetle anıldıktan sonra bütün bu peygamberlerle ümmetlerinin aslında bir tek ümmet olup temel ilkeleriyle aynı dine muhatap oldukları, fakat kendi aralarında parçalara ayrıldıkları ve hepsinin Allah’ın huzuruna döneceği vurgulanır âyet 91-93. Sûrenin bundan sonraki âyetlerinde tevhid inancı pekiştirilir, iyilerle kötülerin âkıbetleri tasvir edilir ve yeryüzüne daima iyilerin vâris olacağı ilkesi hatırlatılır. Son vâris ve son peygamber Hz. Muhammed’in evrensel mesajı, “Biz seni bütün âlemlere sadece rahmet vesilesi olarak gönderdik” ifadesiyle dile sûresinin faziletine dair Übey b. Kâb’dan rivayet edilip bazı tefsirlerde yer alan meselâ bk. Zemahşerî, III, 110; Beyzâvî, IV, 285 ve söz konusu sûreyi okuyanın kıyametteki hesabının kolay görüleceğinden, ayrıca Kur’an’da adı geçen her peygamberin kendisine selâm verdiğinden söz eden hadisin mevzu olduğu kabul edilmiştir bk. İbnü’l-Cevzî, I, 239-241; Zerkeşî, I, 432.ENBİYA SURESİ TEFSİRİSûrede başka konuların yanında on yedi peygamberden söz edildiği ve onların kavimleriyle olan münasebetlerine dair bilgilere yer verildiği için sûreye “peygamberler” anlamına gelen Enbiyâ adı Allah’ın birliğinin yanı sıra O’nun eş, ortak ve çocuk edinmekten münezzeh olduğu; vahiy, peygamberlik ve insanların vahiy karşısındaki tutumu, kıyamet alâmetleri, kıyamet halleri, öldükten sonra dirilme ve hesap verme gibi İslâm’ın temel inançları ele alınmakta; insanlarda ve kâinatta Allah’ın kudretini gösteren delillere, Allah’ın büyüklüğüne, kâinatın bütünlüğü ve düzeni ile Allah’ın birliği arasında bir irtibat bulunduğuna dikkat çekilmektedir. Bu arada hayat ve ölüm konularına yer verilmekte, hiçbir insanın ebedî olarak yaşayamayacağı hatırlatılarak insanların bu gerçek ışığında davranmaları istenmektedir. Peygamberleri yalanlayan önceki kavimlerin helâk oldukları, sonrakilerin onların yurtlarını ve kalıntılarını gördükleri halde ibret almadıkları için cezaya çarptırıldıkları bildirilmekte; Hz. İbrâhim’in putperest kavmiyle olan mücadelesine, bazı peygamberlerin kıssalarından kesitlere yer verilmekte, son olarak da Hz. Muhammed aleyhisselâmın âlemlere rahmet olarak gönderilmiş bir peygamber olduğu ifade edilmekte ve davetinin esasları OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZENBİYA SURESİ ARAPÇA lin nasi hısabühüm ve hüm fı ğafletim mu' ye'tıhim min zikrim mir rabbihim muhdesin illestemeuhü ve hüm yel' kulubühüm ve eserrun necvellezıne zalemu hel haza illa beşerum mislüküm e fete'tunes sıhra ve entüm rabbi ya'lemül kavle fis semai vel erdı ve hüves semiul kalu adğasü ahlamim belifterahü bel hüve şaır felye'tina bi ayetin kema ürsilel amenet kablehüm min karyetin ehleknaha e fe hüm yü' ma erselna kableke illa ricalen nuhıy ileyhim fes'elu ehlez zikri in küntüm la ta' ma cealnahüm cesedel la ye'külunet taame ve ma kanu sadaknahümül va&'de fe enceynahüm ve men neşaü ve ehleknel kad enzelna ileyküm kitkaben fıhi zikruküm e fe la ta' kem kasamna min karyetin kanet zalimetev ve enşe'na ba'deha kavmen ehassu be'sena izahüm minha terküdu varciu ila ma ütriftüm fıhi ve mesakiniküm lealleküm tüs' ya veylena inna künna ma zalet tilke da'vahüm hatta cealnahüm hasıyden ma halaknes semae vel erda ve ma beynehüma eradna en nettehıze lehvel lettehaznahü mil ledünna in künna nakzifü bil hakkı alel batıli fe yedmeğuhu fe iza hüve zahık ve lekümül veylü mimma lehu men fis semavati vel ard ve men ındehu la yestekbirune an ıbadetihı ve la ven nehara la alihetem minel erdı hüm kane fıhima alihetün ilellahü lefesedeta fe sübhanellahi rabbil arşi amma yüs'elü amma yef'alü ve hüm yüs' min dunihı aliheh kul hatu bürhanekümv haza zikru mem meıye ve zikru men kablı bel ekseruhüm la ya'lemunel hakka fehüm mu' ma erselna min kablike mir rasulin illa nuhıy ileyhi ennehu la ilahe illa ene fa' kalüttehazer rahmanü veleden sübhaneh bel ıbadüm yesbikunehu bil kavli ve hüm bi emrihı ya' ma beyne eydıhim ve ma halfehüm ve la yeşfeune illa li menirteda ve hüm min haşyetihı mey yekul minhüm innı ilahüm min dunihı fe zalike neczıhi cehennem kezalike necziz ve lem yerallezıne keferu ennes semavati vel erda kaneta ratkan fe fetaknahüma ve cealna minel mai külle şey'in hayy e fe la yü' cealna fıha ficacen sübülel leallehüm cealnes semae sakfem mahfusa ve hüm an ayatiha mu' hüvellezı halekal leyle ven nehara veş şemse vel kamer küllün fı felekiy ma cealna li beşerim min kablikel huld efeim mitte fehümül nefsin zaikatül mevt ve nebluküm biş şerri vel hayri fitneh ve ileyna iza raakellezıne keferu iy yettehızuneke illa hüzüva e hazellezı yezküru aliheteküm ve hüm bi zikrir rahmani hüm insanü min acel se ürıküm ayatı fe la testa' yekulune meta hazel va'dü in küntüm ya'lemüllezıne keferu hıyne la yeküffune av vücuhihimün nara ve la an zuhurihim ve la hüm te'tıhim bağteten fe tebhetühüm fe la yestetıy'une raddeha ve la hüm le kadistühzie bi rusülim min kablike fe haka billezıne sehıru minhüm ma kanu bihı mey yekleüküm bil leyli vne nehari miner rahmanv bel hüm an zikri rabbihim mu' lehüm alihetün metneuhüm min dunina la yestetıy'une nasra enfüsihim ve la hüm minna metta'na haülai ve abaehüm hatta tale aleyhimül umür e fela yeravne enna ne'til erda nenkusuha min atrafiha e fehümül innema ünziruküm bil vahyi ve la yesmeus summüd düae iza ma leim messethüm nefhatüm min azabi rabbike le yekulünne ya veylena inna künna nedaul mevazinel kısta li yevmil kıyameti fe la tuzlemü nefsün şey'a ve in kane miskale habbetim min hardelin eteyna biha ve kefa bina le kad ateyna musa ve harunel fürkane ve dıyaev ve zikral lil yahşevne rabbehüm bil ğaybi ve hüm mines saati haza zikrum mübarakün enzelnah e fe entüm lehu lekad ateyna ibrahıme ruşdehu min kablü ve künna bihı kale li ebıhi ve kavmihı ma hazihit teemasılülletı entüm leha vecedna abaena leha le kad küntüm entüm ve abaüküm fı dalalim ec'tena bil hakkı em ente minel ber rabbüküm rabbüs semavati vel erdıllezı fetarahünne ve ene ala zaliküm mineş tellahi le ekıdenne asnameküm ba'de en tüvlelu cealehüm cüzazen illa kebıral lehüm leallehüm ileyhi men feale haza bi alihetina innehu le minez semı'na fetey yezküruhüm yükalü lehu fe'tu bihı ala a'yünin nasi leallehüm e ente fealte haza bialihetina ya bel fealehu kebiruhüm haza fes'eluhüm in kanu raceu ila enfüsihim fe kalu inneküm entümüz nükisu ala ruusihim lekad alimte ma haülai efeta'büdune min dunillahi ma la yenfeuküm şey'ev ve la leküm ve li ma ta'büdune min dunillah efela ta' harrikuhü vensuru aliheteküm in küntüm ya naru kunı berdev ve selamen ala eradu bihı keyden fe cealnahümül necceynahü ve lutan ilel erdılletı birakna fıha lil vehebna lehu ishak ve ya'kube nafileh ve küllen cealna cealna hüm eimmetey yehdune bi emrina ve evhayna ileyhim fı'lel hayrati ve ikames salati ve ıtaez zekah ve kanu lena lutan ateynahü hukmev ve ılmev ve necceynahü minel karyetilletı kanet ta'melül habis innehüm kanu kavme sev'in edhalnahü fı rahmetina innehu mines nuhan iz nada min kablü festecebna lehu fenecceynahü ve ehlehu minel kerbil nasarnahü minel kavmillezıne kezzebu bi ayatina innehüm kanu kavme sev'in fe ağraknahüm davude ve süleymane iz yahkümani fil harsi iz nefeşet fıhi ğanemül kavm ve künna li hukmihim fehhemnaha süleyman ve küllen ateyna hukmev ve ılmev ve sehharna mea davudel cibale yüsebbıhne vet tayr ve künna allemnahü san'ate lebusil leküm li tuhsıneküm mim be'siküm fe hel entüm li süleymaner rıha asıfeten tecrı bi emrihı ilel erdılletı barakna fıha ve künna bi külli şey'in mineş şeyatıyni mey yeğusune lehu ve ya'melune amelen dune zalik ve künna lehüm eyyube iz nada rabbehu ennı messeniyed durru ve ente erhamür lehu fe keşefna ma bihı min durriv ve ateynahü ehlehu ve mislehüm meahüm rahmetem min ındina ve zikra lil ismaıyle ve idrıse ve zel kifl küllüm mines edhalnahüm fı rahmetina innehüm mines zen nuni iz zehebe müğadıben fe zanne el len nakdira aleyhi fe nada fiz zulümati el la ilahe illa ente sübhaneke innı küntü minez lehu ve necceynahü minel ğamm ve kezalike nüncil mü' zekeriyya iz nada rabbehu rabbi la tezernı fardev ve ente hayrul lehu ve vehebna lehu yahya ve aslahna lehu zevceh innehüm kanu yüsariune fil hayrati ve yed'unena rağabev ve raheba ve kanu lena ahsanet ferceha fe nefahna fıha mir ruhına ve cealnaha vebneha ayetel lil hazihı ümmetüküm ümmetev vahıdetev ve ene rabbüküm fa' tekattau emrahüm beynehüm küllün ileyna mey ya'mel minas salihati ve hüve mü'minün fe la küfrane li sa'yih ve inna lehu haramün ala karyetin ehleknaha ennahüm la iza fütihat ye'cucü ve me'cucü ve hüm min külli hadebiy va'dül hakku fe iza hiye şahısatün ebsarullezıne keferu ya veylena kad künna fı ğafletim min haza bel künna ve ma ta'büdune min dunillahi hasabü cehennem entüm leha kane haülai alihetem ma veraduha ve küllün fıha fiha zefıruv ve hüm fıha la sebekat lehüm minel husna ülaike anha müb' yesmeune hasıseha ve hüm fı meştehet enfüsühüm yahzünülümül fezeul ekberu ve tetelekkahümül melaikeh haza yevmükümüllezı küntüm natvis semae ke tayyis sicililli lil kütüb kema bede'na evvele halkın nüıydüh va'den aleyna inna künna le kad ketabna fiz zeburi mim ba'diz zikri ennel erda yerisüha ıbadiyas fı haza le belağal li kavmil ma erselnake illa rahmetel lil innema yuha ileyye ennema ilahüküm ilahüv vahıd fe hel entüm in tevellev fe kul azentüküm ala seva' ve in edrı e karıbün em beıydüm ma ya'lemü ma in edrı leallehu fitnetül leküm ve metaun ila rabbıhküm bil hakk ve rabbüner rahmanül müsteanü ala ma tesıfuENBİYA SURESİ TÜRKÇE hesaba çekilmeleri yaklaştı. Halbuki onlar gaflet içinde yüz kendilerine yeni bir öğüt bir uyarı gelmez ki, onlar mutlaka onu alaya alarak, kalpleri de gaflette olarak dinlemesinler. O zulmedenler gizlice şöyle konuştular "Bu da ancak sizin gibi bir insan. Şimdi siz göz göre göre sihre mi kapılacaksınız?" onlara dedi ki "Rabbim yerdeki ve gökteki her sözü bilir. O hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir." "Hayır, bunlar karma karışık yalancı düşlerdir. Hayır, onu kendisi uydurdu, hayır, o bir şairdir. Eğer böyle değilse önceki peygamberlerin mucizelerle gönderildikleri gibi o da bize bir mucize getirsin" önce helak ettiğimiz hiçbir memleket halkı iman etmedi de şimdi bunlar mı iman edecekler? önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz bir takım erkekleri peygamber gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine onları yemek yemez bir beden yapısında yaratmadık. Onlar ölümsüz de onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik. Kendilerini ve dilediğimiz kimseleri kurtardık. Haddi aşanları ise helak size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? zulmetmekte olan nice memleket kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka başka toplumlar meydana azabımızı hissedince hemen oradan süratle "Kaçmayın, o içinde şımartıldığınız bolluğa ve yurtlarınıza dönün. Çünkü sorulacaksınız" bizlere! Bizler gerçekten zalim kimseler idik" onları biçilmiş ekin, sönmüş ateş gibi yapıncaya kadar bu feryatları devam yeri, göğü ve arasındakileri oyun olsun diye bir eğlence edinmek isteseydik onu kendi katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık böyle biz hakkı batılın üzerine atarız da beynini parçalar. Bir de bakarsın yok olup gitmiş. Allah'a karşı yakıştırdığınız nitelemelerden ötürü yazıklar olsun size! ve yerde kim varsa hep onundur. O'nun katındakiler ne ona ibadetten çekinir ve büyüklenir ne de yorgunluk ve bıkkınlık ara vermeksizin gece gündüz tespih yerden, ölüleri diriltebilecek bir takım ilahlar mı edindiler? yerde ve gökte Allah'tan başka ilahlar olsaydı kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu. Demek ki, Arş'ın Rabbi Allah onların nitelemelerinden uzaktır, yaptığından dolayı sorgulanamaz fakat onlar ondan başka ilahlar mı edindiler? De ki "Haydi getirin delilinizi! İşte benimle beraber olanların kitabı ve işte benden öncekilerin kitabı Hiçbirinde birden fazla ilah olduğuna dair hiçbir delil yok. Şüphesiz çokları hakkı bilmezler de bu sebeple yüz çevirirler." önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, "Şüphesiz, benden başka hiçbir ilah yoktur. Öyleyse bana ibadet edin" diye iken "Rahmân çocuk edindi" dediler. O böyle şeylerden uzaktır, yücedir. Hayır, evlat diye niteledikleri o melekler ikrama erdirilmiş Allah'tan önce söz söylemezler ve hep onun emriyle iş onların önlerindekini de arkalarındakini de yaptıklarını da yapacaklarını da bilir. Onlar onun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler ve hepsi onun korkusuyla her kim, "Allah'tan başka ben de şüphesiz bir ilahım" derse böylesini cehennemle cezalandırırız. İşte biz zalimleri böyle edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı? sarsmasın diye yere de sabit dağlar yerleştirdik ve varacakları yere yol bulabilsinler diye ondan geçitler yollar meydana de korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise oradaki, Allah'ın varlığını gösteren delillerden yüz geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratandır. Her biri bir yörüngede senden önce de hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen onlar ebedi mi kalacaklar? nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize edenler seni gördükleri zaman ancak alaya alırlar. "Bu mu ilahlarınızı diline dolayan?" derler. Halbuki kendileri Rahmân'ın kitabını inkar çok aceleci tezcanlı yaratılmıştır. Size yakında âyetlerimi göstereceğim. Şimdi acele de "Eğer doğru söyleyenler iseniz bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?" edenler, yüzlerinden ve sırtlarından ateşi savamayacakları ve hiçbir yardım da görmeyecekleri vakti bir bilseler! o tehdit edildikleri azap onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşkınlıktan dondurup bırakacak. Artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek, ne de kendilerine göz senden önce de birçok peygamberle alay edildi de içlerinden alay edenleri, o alaya aldıkları şey Muhammed! De ki "Size azab edecek olsa gece ve gündüz Rahmân'ın azabından sizi kim koruyacak?" Öyle iken onlar Rablerinin zikrinden yüz bizim dışımızda onları koruyacak ilahları mı var? O ilah edindikleri nesneler kendilerine bile yardım edemezler. Zaten onlar bizden de yardım biz onları da atalarını da, faydalandırdık. Öyle ki uzun süre yaşadılar. Ama, artık görmüyorlar mı ki, biz yeryüzünü çevresinden eksiltiyoruz? O halde onlar mı galip gelecekler? ki "Ben sizi ancak vahy ile uyarıyorum." Ama sağırlar uyarıldıkları vakit çağrıyı onlara Rabbinin azabından hafif bir esinti dokunsa, muhakkak "Eyvah bize! Gerçekten biz zalim kimselerdik" günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar zulmedilmeyecek. Yapılan iş bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız. Hesap görücü olarak biz biz Mûsâ ile Hârûn'a, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için o Furkân'ı Tevrat'ı bir ışık ve öğüt olarak görmedikleri halde Rablerinden içten içe korkarlar. Onlar kıyamet gününden de bu Kur'an da bizim indirdiğimiz mübarek bir öğüttür. Şimdi siz bunu mu inkar ediyorsunuz? daha önce de İbrahim'e doğruyu yanlıştan ayırma yeteneğini verdik. Biz zaten onu o babasına ve kavmine, "Ne bu tapınıp durduğunuz heykeller?" bunlara ibadet ediyor bulduk" "Andolsun, Siz de, atalarınız da apaçık bir sapıklık içindesiniz" gerçeği mi getirdin, yoksa sen bizimle eğleniyor musun?" dedi ki "Hayır! Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir. O bunları yaratandır ve ben de buna şahitlik edenlerdenim." yemin ederim ki, siz arkanızı dönüp gittikten sonra ben putlarınıza muhakkak bir tuzak İbrahim belki kendisine başvururlar diye içlerinden bir büyüğü bırakarak onları putları paramparça "Kim yaptı bunu tanrılarımıza! Muhakkak o zalimlerden biridir" bazıları, "İbrahim denilen bir gencin onları diline doladığını duyduk" kısmı da "O halde haydi, onu insanların gözü önüne getirin. Belki bu konuda şahitlik ederler" gelince "Sen mi yaptın bunu ilahlarımıza ey İbrahim" ki, "Hayır! Bunu şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorlarsa onlara sorun, bakalım!" üzerine birbirlerine dönüp, "Hiç şüphesiz asıl zalimler sizsiniz siz" eski inanç ve inatlarına döndüler ve, "Andolsun bunların konuşmayacağını sen de bilirsin" şöyle dedi "Öyle ise siz, hâlâ Allah'ı bırakıp da, size hiçbir fayda, hiçbir zarar veremeyecek şeylere mi tapacaksınız?"67."Yazıklar olsun, size de; Allah'ı bırakıp tapmakta olduklarınıza da! Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?"68.İçlerinden bazıları, "Eğer bir şey yapacaksanız, onu yakın da ilahlarınıza yardım edin" ateş! İbrahim'e karşı serin ve esenlik ol" böyle bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz onları en çok zarar edenler durumuna Lût ile beraber kurtarıp, içinde âlemler için bereketler kıldığımız yere İshak'ı ve ayrıca da Yakub'u bağışladık ve her birini salih kimseler bizim emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlar işlemeyi, namazı dosdoğru kılmayı, zekatı vermeyi vahyettik. Onlar sadece bize ibadet eden Lût'a da bir hikmet ve bir ilim verdik ve onu çirkin işler yapan memleketten kurtardık. Gerçekten onlar kötü bir toplum idiler, fasık Allah'ın emrinden çıkan kimseler rahmetimizin içine soktuk. Çünkü o, gerçekten salih Muhammed! Nûh'u da hatırla. Hani o daha önce dua etmişti de biz onun duasını kabul ederek, kendisini ve ailesini o büyük sıkıntıdan tufandan yalanlayanlara karşı ona yardım etmiştik. Şüphesiz onlar kötü bir toplumdu. Bu yüzden biz de onları topyekün suda ile Süleyman'ı da hatırla. Hani bir ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı. Çünkü halkın koyunları o ekine girmişti. Biz de hükümlerine şahit hüküm vermeyi Süleyman'a kavratmıştık. Zaten her birine hükümranlık ve ilim vermiştik. Dâvûd ile birlikte, Allah'ı tespih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine verdik. Bunları yapan biz de Davud'a, sizin için, zırh yapma sanatını öğrettik ki, savaşlarınızda sizi korusun. Şimdi siz şükrediyor musunuz? hizmetine de güçlü esen rüzgarı verdik. Rüzgar, onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere eser giderdi. Biz her şeyi hakkıyla de şeytanlardan, Süleyman için dalgıçlık eden ve daha bundan başka işler yapanları da onun emrine verdik. Hep onları zapteden da hatırla. Hani o Rabbine, "Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin" diye niyaz de onun duasını kabul edip kendisinde dert namına ne varsa gidermiştik. Tarafımızdan bir rahmet ve kullukta bulunanlar için de bir ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha İdris'i ve Zülkifl'i de hatırla. Bunların hepsi da rahmetimizin içine soktuk. Şüphesiz onlar salih da Hani öfkelenerek halkından ayrılıp gitmişti de kendisini asla sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıklar içinde, "Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten nefsine zulmedenlerden oldum" diye dua de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü'minleri böyle da hatırla. Hani o, Rabbine, "Rabbim! Beni tek başıma bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın" diye dua de onun duasını kabul ettik ve kendisine Yahya'yı bağışladık. Eşini de kendisi için, doğurmaya elverişli kıldık. Onlar gerçekten hayır işlerinde yarışırlar, rahmetimizi umarak ve azabımızdan korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize derin saygı duyan korumuş olan kadını da Meryem'i de hatırla. Ona ruhumuzdan üflemiştik. Kendisini de, oğlunu da âlemlere kudretimizi gösteren birer delil bu İslâm, tek ümmet din olarak sizin ümmetiniz dininizdir. Ben de Rabbinizim. Onun için sadece bana kulluk işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Hepsi de ancak bize halde kim mü'min olarak bir salih amel işlerse, çalışması asla inkâr edilmez. Şüphesiz biz onu ettiğimiz bir memleket halkının bize dönmemeleri Ye'cüc ve Me'cüc'ün önü açıldığı zaman her tepeden akın vaad kıyametin kopması yaklaşır, bir de bakarsın inkâr edenlerin gözleri açılıp donakalmıştır. "Eyvah bizlere! Doğrusu biz bundan gafildik. Hatta biz zalim kimselermişiz" şüphesiz siz ve Allah'tan başka kulluk ettikleriniz cehennem odunusunuz. Siz oraya onlar ilah olsalardı oraya varmazlardı. Halbuki hepsi orada ebedi orada derin bir iç çekişleri vardır! Onlar orada hiçbir şey kendileri için tarafımızdan en güzel mükafat hazırlanmış olanlar var ya; işte bunlar cehennemden cehennemin hışıltısını bile duymazlar. Canlarının istediği nimetler içinde ebedi olarak büyük korku bile onları tasalandırmaz ve melekler onları, "İşte bu, size vaad edilen mutlu gününüzdür" diyerek kağıt tomarlarının dürülmesi gibi göğü düreceğimiz günü düşün. Başlangıçta ilk yaratmayı nasıl yaptıysak, -üzerimize aldığımız bir vaad olarak- onu yine yapacağız. Biz bunu muhakkak Zikir'den Tevrat'tan sonra Zebûr'da da, "Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır" diye bunda Allah'a kulluk eden bir toplum için yeterli bir mesaj Muhammed! Seni ancak âlemlere rahmet olarak ki "Bana ancak, ilahınızın yalnızca bir tek ilah olduğu vahyolunuyor. Artık müslüman oluyor musunuz?" yüz çevirirlerse, de ki "Bana emrolunanı, ayırım yapmadan size eşit olarak bildirdim. Tehdit edildiğiniz şey yakın mı yoksa uzak mı, bilmiyorum."110."Şüphesiz, Allah sözün açığa vurulanını da bilir, gizlediğinizi de bilir."111."Bilmem! Belki bu mühlet sizin için bir imtihan ve bir vakte kadar yararlanmadır."112.Peygamber, "Ey Rabbim! Hak ile hüküm ver. Bizim Rabbimiz, sizin nitelemelerinize karşı yardımı istenecek olan Rahmân'dır" dedi.
ENBİYA SURESİ -79 ayeti Fazileti Cüpheli Ahmet Hoca Hafızanın açılmasını sağlayan ayeti kerime; Zihin açıklığı için hergün 10 kere okunmalıHafızanın açılmasını sağlayan ayeti kerime; Fe fehhemnâhâ suleymânsuleymâne, ve kullen âteynâ hukmen ve ılmen ve sehharnâ mea dâvudel cibâle yusebbihne vet tayrtayre, ve kunnâ fâılînfâılîne. Elmalılı sadeleştirilmiş - 2 Biz onun hükmünü hemen Süleyman'a bildirmiştik; zaten herbirine hüküm ve ilim vermiştik. Davud'la beraber tesbih etsinler diye, dağları ve kuşları buyruk altına aldık. Bütün bunları yapan bizdik. Unutkanlık için, Bu ayeti kerime ayrıca bir bardak suya 7 kere okunup içilir.
Meal Ayet Arapça فَفَهَّمْنَاهَا سُلَيْمٰنَۚ وَكُلًّا اٰتَيْنَا حُكْمًا وَعِلْمًاۘ وَسَخَّرْنَا مَعَ دَاوُ۫دَ الْجِبَالَ يُسَبِّحْنَ وَالطَّيْرَۜ وَكُنَّا فَاعِل۪ينَ Türkçe Okunuşu * Fefehhemnâhâ suleymânec vekullen âteynâ hukmen ve’ilmâenc vesaḣḣarnâ me’a dâvûde-lcibâle yusebbihne ve-ttayrac vekunnâ fâ’ilîne 1. Ömer Çelik Meali Biz, sözkonusu dâvada en isabetli hükmü Süleyman’a bildirdik. Zâten biz, her birine hüküm ve ilim vermiştik. Dağları ve kuşları Dâvûd’un emrine râm ettik; onunla beraber Allah’ı tesbih ediyorlardı. Gerçekten biz, dilediğimiz her şeyi yapma kudretine sahibiz. 2. Diyanet Vakfı Meali Böylece bunu bu fetvayı Süleyman'a biz anlatmıştık. Biz, onların her birine hüküm hükümdarlık, peygamberlik ve ilim verdik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Davud'a boyun eğdirdik. Bunları biz yapmaktayız. 3. Diyanet İşleri Eski Meali Süleyman'a bu meselenin hükmünü bildirmiştik; her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile beraber tesbih etsinler diye dağları ve kuşları buyruk altına aldık. Bunları Biz yapmıştık. 4. Diyanet İşleri Yeni Meali Biz hüküm vermeyi Süleyman’a kavratmıştık. Zaten her birine hükümranlık ve ilim vermiştik. Dâvûd ile birlikte, Allah’ı tespih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine verdik. Bunları yapan biz idik. 5. Elmalılı Hamdi Yazır Meali Biz onun hükmünü hemen Süleyman'a bildirmiştik; zaten herbirine hüküm ve ilim vermiştik. Davud'la beraber tesbih etsinler diye, dağları ve kuşları buyruk altına aldık. Bütün bunları yapan bizdik. 6. Elmalılı Meali Orjinal Meali Derhal onu Süleymana anlattık, bununla berâber her birine bir huküm ve bir ılim vermiştik ve Davudun maıyyetinde dağları müsahhar kılmıştık, kuşlarla beraber tesbih ediyorlardı ve biz bunları yaparız 7. Hasan Basri Çantay Meali Biz onu n fetvasını hemen Süleymana anlatmışdık. Zâten biz, her birine hüküm, ve ilim vermişdik. Dağları ve kuşları, Dâvud ile birlikde tesbîh etmek üzere, râm etmişdik. Bütün bunları yapanlar bizdik. 8. Hayrat Neşriyat Meali Bunun üzerine onu o hâdise hakkındaki hükmü Süleymân'a anlattık. Bununla berâber her birine hüküm ve ilim verdik. Dağları ve kuşları, Dâvûd'la berâber tesbîh etmek üzere ona itaatkâr kıldık. Ve bütün bunları yapanlar biz idik. 9. Ali Fikri Yavuz Meali Biz, o meselenin hükmünü Süleymân'a bildirdik. Bununla beraber her birine bir hüküm ve bir ilim vermiştik. Davud ile birlikte tesbih etmek üzere, dağları ve kuşları ona bağlı kılmıştık. Biz bu gibi acaib işleri peygamberlere yapanlarız. 10. Ömer Nasuhi Bilmen Meali Onu onun hükmünü derhal Süleyman'a anlattık ve herbirine bir hüküm ve bir ilim ihsan ettik. Ve Dâvud'a dağları ve kuşları musahhar kıldık, onunla beraber tesbihte bulunurlardı. Ve bunları yapanlar olduk. 11. Ümit Şimşek Meali Biz onu Süleyman'a anlattık. Onların herbirine Biz hüküm ve ilim verdik. Dağları ve kuşları, onunla beraber tesbih etsinler diye Davud'un emrine verdik. Bütün bunları yapan Bizdik. 12. Yusuf Ali English Meali To Solomon We inspired the right understanding of the matter to each of them We gave Judgment and Knowledge; it was Our power that made the hills and the birds celebrate Our praises with David it was We Who did all these things. Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin anlaşılması mümkün değildir. Mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Enbiyâ Sûresi 79. ayetinin tefsiri için tıklayınız * Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir.
Enbiya Suresi, Mekke döneminde inmiştir. 112 âyettir. “Enbiyâ”, peygamberler demektir. Enbiya Suresi Hakkında KısaBilgi Enbiya, “Peygamberler” demektir. Bu sureye, çeşitli ayetlerinde pek çok peygamberden söz edildiği için “Enbiya” suresi denmiştir. Surede, Hz. İbrahim’den başlayarak Hz. İshak, Hz. Yakub, Hz. Lût, Hz. Nuh, Hz. Davud, Hz. Süleyman, Hz. Eyyûb, Hz. İsmail, Hz. İdris, Hz. Zülkifl, Hz. Zünnûn, Hz. Yunus, Hz. Zekeriyya, Hz. İsa ve Hz. Muhammed’in kıssaları anlatılmaktadır. Enbiyâ suresi 112 ayettir. Mekke’de, İbrahim suresinden sonra nâzil olmuştur. Mushaftaki resmi sırası itibarıyla 21. suredir. İniş sırası itibarıyla ise Osman Mushafı’nda 73, İbn Abbas mushafında 70. suredir. Surede, peygamberlerin babası olarak nitelendirilen Hz. İbrahim’in uzun ve ayrıntılı kıssasından başlayarak Hz. İshak, Hz. Yakub, Hz. Lût, Hz. Nuh, Hz. Davud, Hz. Süley¬man, Hz. Eyyûb, Hz. İsmail, Hz. İdris, Hz. Zülkifl, Hz. Zünnûn, Hz. Yunus, Hz. Zekeriyya, Hz. İsa ve peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed Mustafa’nın maruz kaldıkları çile ve sıkıntılar, bunlara nasıl sabrettikleri ve insanlığın mutluluğu için Allah yolunda nasıl fedakârlık gösterdikleri özlü bir şekilde anlatmaktadır. Surede bundan başka, diğer Mekkî surelerde olduğu gibi, tevhid, nübüvvet peygamberlik ve ahiret inancı üzerinde durulmakta, bazı öğütler verilmektedir. Ayrıca evrenin oluşu hakkında da bilgiler Suresinin Faziletleri Resulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem buyurdu ki “Her kim Enbiya Suresini okursa, ahirette hesabı çok kolay olur. Kıyamet gününde peygamberlerle musafaha etmiş olur.” Ebu Suud Efendi, Ebu Suud Tefsiri İrşadü Aklis-Selim 6/90 Enbiyâ Suresi’nin Sırları Hakkında Rivayetler Hamile olan bir kadın kolay doğum yapmak isterse, Enbiya Suresinin 30. ayetini bir kağıda yazıp suyun içinde bekletir, daha sonra bu sudan içerse, Allah’ın izniyle isteği olur. Yangından veya tehlikesinden kurtulmak veya yanarak ölmemek için Enbiya Suresinin 69. ayeti zaman zaman 693 kere okunur ve tekrarlanır. Her kimin evladı olmuyorsa, Zekeriya Aleyhisselam’ın çocuğu olması için yaptığı ve Enbiya Suresinin 89. ayetinde geçen duaya devam ederse, Allah’u Teala’nın izniyle çocuğu olur. Düşük yapan bir kadın bu sıkıntıdan kurtulmak isterse, Enbiya Suresinin 91-93. ayetleri bir kağıda yazılıp üzerinde taşırsa, Allah’ın izni ile isteği olur. Maddi ve manevi hastalıklarına şifa bulmak isteyen kişi, Eyyüb Aleyhisselam’ın hastalıkları için yaptığı Enbiya Suresinin 83. ayetine devam etsin. Bismillahirrahmanirrahim بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ وَاَيُّوبَ اِذْ نَادٰى رَبَّهُٓ اَنّ۪ى مَسَّنِىَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَ –Ve eyyûbe iz nâdâ rabbehû ennî messeniyed durru ve ente erhamur râhimîn 1 defa Enbiya 83. Eyyûb’u da hatırla. Hani o Rabbine, “Şüphesiz ki ben derde uğradımhastalık geldi, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin” diye niyaz etmişti. رَبّ۪ٓى اَنّ۪ى مَسَّنِى الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَۚ Enbiya Suresinin 87. ayeti hakkında rivayet Bismillahirrahmanirrahim “La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez zalimin” a Sa’d bin Ebi Vakkas Radıyallahü Anh’den rivayetle Resulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem buyurdu ki “Yunus Peygamber balığın karnında iken kurtulmayı murat ettide Rabbine ettiği dua şu idi “Lâ ilâhe illa ente sübhâneke innî küntü minezzâlimîn”. Herhangi bir Müslüman herhangi bir şey için bu sözlerle dua ederse, muhakkak surette Allah onu kabul eder.”Tirmizi, Daavat, 3505لآَ اِلٰهَ اِلآَّ اَنْتَ سُبْحَانَكَۗ اِنّ۪ى كُنْتُ مِنَ الظَّالِم۪ينَۚ Lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu minez zâlimîn Senden başka hiçbir ilahyoktur. Sen Sübhan’sın herşeyden münezzehsin b Resulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem buyurdu ki “Hasta olan bir kimse 40 defa bu zikri okur da ölürse, şehit olarak ölür. Eğer, hastalıktan kurtularak şifa bulur, iyileşirse, günahları affedilir.”Hakim, El-Müstedrek, 1/506 c Resulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem buyurdu ki “Size birinizin başına dünya ile ilgili bir sıkıntı veya bela geldiğinde okuyarak bundan kurtulacağı bir şeyi haber vereyim mi? O, Hazreti Yunus’un Duasıdır.”Suyuti, Cami’ussağir, 3/104, Hakim, Müstedrek, 1/505 d Cafer bin Muhammed Hazretleri buyurdu ki “Bir kederi olana şaşıyorum. Nasıl şu yukarıda zikredilen duayı Hz. Yunus duası yapmaz.” e Her türlü tehlikeye karşı okunur. f Bu zikir her ne niyet için 41 gün sabah namazından sonra 41 defa okunmaya devam edilirse, Allah’ü Teala o kimsenin muradını nasip eder. Kişi için istediği şey, helal ve hayırlı bir şey ise g Herhangi bir kimsenin Allah katında bir isteği olursa, abdestli olarak secdeye varıp 40 kere bu zikri ederse, ne dileği varsa, kabul edilir. h Bir kimse bu duayı hapiste bulunan, esir olan, borçlu veya hastaya şifa için okursa, okunacak miktarı 100, 313, 1000, 2455 kere okumalı yine de sonuç alamadı ise den kadar miktarı çoğaltmalıdır. Okumada kusur edilmediyse veya tesir edeceğine inanılmışsa, mutlaka istenen sonuç elde edilir. Defalarca tecrübe edilmiştir. Bismillahirrahmanirrahim “La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez zalimin” ManasıSen’den başka hiç bir ilah yoktur,Zatı ecelli Ala’na arz-ı tesbih ederim,ben doğrusu zalimlerden oldum. Bu ayet-i kerime hakkında Resulü Ekrem “La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez zalimin” Yunus duasıdır. Balığın karnında bunu okurdu. Bunu okuyarak dua edenin duası Cenabı Allah kabul eder.” Hz. Aişe Resulü Ekrem’in şöyle buyurduğunu işittim;”sizden bir kimse sıkıntı, gam ve keder gelecek olursa,üç defa “La ilahe illa ente…”.desin.”buyurmuştur. Yine bir hadis şerifte; “Hasta olan bir kimse kırk defa bu tesbihi okur da ölürse, şehit olarak o hastalıktan kurtularak şifa bulur iyileşirse, günahları afolunur.” İmam-ı şafi hazretleri bu ayetin esrarı hakkında buyurmuşdur ki; “Suçsuz yere hapse düşen bu ayeti okumaya devam ederse tedavi edecek en güzel manevi ayet bütün müsibetleri giderir. Bu ayet-i kerime her niyet için “sabah namazından sonra 41 gün 41 adet”okunmaya devam edilirse,Cenab-ı Allah o kimsenin muradını verir. Enbiya Suresi Latin Harfli Okunuşu Ve Türkçe Meali Bismillâhirrahmânirrahîm 21/Enbiya Suresi/Ayet-1 Ikterebe lin nâsi hisâbuhum ve hum fî gafletin mu’ridûnmu’ridûne. İnsanlar için hesap vakti yaklaştı. Ve onlar, gaflet içinde yüz çevirenlerdir. 21/Enbiya Suresi/Ayet-2 Mâ ye’tîhim min zikrin min rabbihim muhdesin illestemeûhu ve hum yel’abûnyel’abûne. Rabbinden, yeni bir zikir uyarı gelmeye görsün. Onu, ancak oynayarak alay ederek dinlerler. 21/Enbiya Suresi/Ayet-3 Lâhiyeten kulûbuhum ve eserrûn necvellezîne zalemû hel hâzâ illâ beşerun mislukum, e fe te’tûnes sihre ve entum tubsırûntubsırûne. Onların kalpleri, Allah’ın söylediklerine önem vermemekte. Ve zulmedenler, gizlice şöyle fısıldaştılar “Bu Hz. Muhammed sizin gibi bir beşer olmaktan başka bir şey mi? Yoksa siz, görerek göz göre göre sihre mi kapılıyorsunuz?” 21/Enbiya Suresi/Ayet-4 Kâle rabbî ya’lemul kavle fis semâi vel ardı ve huves semîul alîmalîmu. O şöyle dedi “Benim Rabbim, semadaki ve yerdeki sözü bilir. Ve O, en iyi işiten, en iyi bilendir.” 21/Enbiya Suresi/Ayet-5 Bel kâlû adgâsu ahlâmin belifterâhu bel huve şâırşâırun, fel ye’tinâ bi âyetin kemâ ursilel evvelûnevvelûne. “Hayır, karışık rüyalardır. Hayır, belki onu uydurdu. Hayır, belki de o bir şairdir. Öyleyse evvelkilere gönderildiği gibi bize de âyet mucize getirsin.” dediler. 21/Enbiya Suresi/Ayet-6 Mâ âmenet kablehum min karyetin ehleknâhâ, e fe hum yu’minûnyu’minûne. Onlardan önce helâk ettiğimiz ülkelerden hiçbiri îmân etmediler. Öyleyse onlar mı îmân edecekler? 21/Enbiya Suresi/Ayet-7 Ve mâ erselnâ kableke illâ ricâlen nûhî ileyhim fes’elû ehlez zikri in kuntum lâ ta’lemûnta’lemûne. Ve senden önce, vahyettiğimiz rical erkeklerden başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline daimî zikrin sahiplerine sorun. 21/Enbiya Suresi/Ayet-8 Ve mâ cealnâhum ceseden lâ ye’kulûnet taâme ve mâ kânû hâlidînhâlidîne. Ve Biz, onları vahyettiğimiz ricalleri yemek yemeyen bir beden vücut kılmadık. Ve onlar, halidin ebedî, ölümsüz değillerdir. 21/Enbiya Suresi/Ayet-9 Summe sadaknâhumul va’de fe enceynâhum ve men neşâu ve ehleknel musrifînmusrifîne. Sonra onlara olan vaade, sadık kaldık. Böylece onları ve dilediklerimizi kurtardık. Ve müsrifleri haddi aşanları helâk ettik. 21/Enbiya Suresi/Ayet-10 Lekad enzelnâ ileykum kitâben fîhi zikrukum, e fe lâ ta’kılûnta’kılûne. Andolsun ki; içinde, sizi zikreden sizden bahseden bir kitap indirdik. Hâlâ akıl etmez misiniz? 21/Enbiya Suresi/Ayet-11 Ve kem kasamnâ min karyetin kânet zâlimeten ve enşe’nâ ba’dehâ kavmen âharînâharîne. Ve Biz, zalim olan nice ülkeleri kırdık döktük, yok ettik. Ve ondan sonra başka kavimler inşa ettik yarattık. 21/Enbiya Suresi/Ayet-12 Fe lemmâ ehassû be’senâ izâ hum minhâ yerkudûnyerkudûne. Böylece şiddetli azabımızı hissettikleri zaman onlar, ondan kaçarlar. 21/Enbiya Suresi/Ayet-13 Lâ terkudû verciû ilâ mâ utriftum fîhi ve mesâkinikum leallekum tus’elûntus’elûne. Kaçmayın ve orada şımartıldığınız her isteğinizin yerine getirildiği şeye yere ve meskenlerinize geri dönün ki orada, sorgulanacaksınız. 21/Enbiya Suresi/Ayet-14 Kâlû yâ veylenâ innâ kunnâ zâlimînzâlimîne. “Yazıklar olsun bize! Muhakkak ki biz, zalimler olmuştuk.” dediler. 21/Enbiya Suresi/Ayet-15 Fe mâ zâlet tilke da’vâhum hattâ cealnâhum hasîden hâmidînhâmidîne. Böylece onların bu davaları şikâyetleri; Biz onları, biçilmiş ekin gibi sönmüş hale getirinceye ölünceye kadar bitmedi. 21/Enbiya Suresi/Ayet-16 Ve mâ halaknes semâe vel arda ve mâ beynehumâ lâıbînlâıbîne. Biz; yeri, göğü ve ikisinin arasındaki şeyleri, oyun eğlence olsun diye yaratmadık. 21/Enbiya Suresi/Ayet-17 Lev erednâ en nettehıze lehven lettehaznâhu min ledunnâ in kunnâ fâ’ılînfâ’ılîne. Eğer Biz, eğlence edinmek isteseydik, bunu yapacak olsaydık mutlaka onu, Kendi katımızdan edinirdik. 21/Enbiya Suresi/Ayet-18 Bel nakzifu bil hakkı alel bâtıli fe yedmeguhu fe izâ huve zâhikzâhikun, ve lekumul veylu mimmâ tasıfûntasıfûne. Hayır, Biz, hakkı bâtılın üzerine atarız. Böylece onu mahveder. O zaman o bâtıl, zail olmuştur. Vasfettiğiniz Allah’a isnat ettiğiniz şeylerden dolayı size yazıklar olsun. 21/Enbiya Suresi/Ayet-19 Ve lehu men fîs semâvâti vel ardardı, ve men indehu lâ yestekbirûne an ıbâdetihî ve lâ yestahsirûnyestahsirûne. Semalardaki göklerdeki ve arzdaki yerdeki bütün kişiler, O’nundur. Ve O’nun katında olan kişiler huzur namazını kılanlar, O’na ibadet etmekten kibirlenmezler ve onlar yorulmazlar. 21/Enbiya Suresi/Ayet-20 Yusebbihûnel leyle ven nehâre lâ yefturûnyefturûne. Onlar, gece ve gündüz ara vermeden Allah’ı tesbih ederler daimî zikrin sahibidirler. 21/Enbiya Suresi/Ayet-21 Emittehazu âliheten minel ardı hum yunşirûnyunşirûne. Yoksa onlar, arzdan yerden ilâhlar mı edindiler? Onları o ilâhlar mı diriltecek? 21/Enbiya Suresi/Ayet-22 Lev kâne fîhimâ âlihetun illâllâhu le fesedetâ, fe subhânallâhi rabbil arşi ammâ yasıfûnyasıfûne. Eğer ikisinde de semada ve arzda, Allah’tan başka ilâhlar olsaydı, ikisi de yer de, gök de mutlaka fesada uğrardı. Arşın Rabbi Allah, onların vasıflandırdığı isnat ettikleri şeylerden münezzehtir. 21/Enbiya Suresi/Ayet-23 Lâ yus’elu ammâ yef’alu ve hum yus’elûnyus’elûne. O Allah, yaptığı şeylerden mesul sorumlu değildir. Ve onlar, yaptıklarından mesuldür sorgulanırlar. 21/Enbiya Suresi/Ayet-24 Emittehazû min dûnihî âlihehâliheten, kul hâtû burhânekum, hâzâ zikru men maiye ve zikru men kablî, bel ekseruhum lâ ya’lemûnel hakka fehum mu’ridûnmu’ridûne. Yoksa O’ndan Allah’tan başka ilâhlar mı edindiler? “Haydi burhanınızı kesin delilinizi getirin. İşte bu, benimle beraber olanların ve benden öncekilerin zikridir kitabıdır.” de. Fakat onların çoğu, hakkı bilmezler. Bu sebeple onlar, yüz çevirenlerdir. 21/Enbiya Suresi/Ayet-25 Ve mâ erselnâ min kablike min resûlin illâ nûhî ileyhi ennehu lâ ilâhe illâ ene fa’budûnfa’budûni. Ve senden önce “Benden başka ilâh yoktur.” diye kendisine vahyetmediğimiz bir resûl göndermedik. Öyleyse sadece Bana kul olun! 21/Enbiya Suresi/Ayet-26 Ve kâlûttehazer rahmânu veleden subhânehsubhânehu, bel ıbâdun mukremûnmukremûne. Ve “Rahmân evlât edindi.” dediler. O, Sübhan’dır münezzehtir. Hayır, onlar, kendilerine ikram edilmiş kullardır. 21/Enbiya Suresi/Ayet-27 Lâ yesbikûnehu bil kavli ve hum bi emrihî ya’melûnya’melûne. Onlar, söz ile O’nun Allah’ın önüne geçmezler. Ve onlar, O’nun Allah’ın emriyle amel ederler. 21/Enbiya Suresi/Ayet-28 Ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum ve lâ yeşfeûne illâ li menirtedâ ve hum min haşyetihî muşfikûnmuşfikûne. Onların önünde ve arkasında olan şeyleri muhafız melekleri bilir. Ve onlar, Allah’ın rızasına ermiş olanlardan başkasına şefaat etmezler. Ve onlar, O’nun Allah’ın haşyetinden korkanlardır. 21/Enbiya Suresi/Ayet-29 Ve men yekul minhum innî ilâhun min dûnihî fe zâlike neczîhi cehennemcehenneme, kezâlike neczîz zâlimînzâlimîne. Ve onlardan kim “Muhakkak ki ben, O’ndan başka bir ilâhım.” derse, işte o zaman onu cehennem ile cezalandırırız. Zalimleri işte böyle cezalandırırız. 21/Enbiya Suresi/Ayet-30 E ve lem yerellezîne keferû ennes semâvâti vel arda kânetâ retkan fe fetaknâhuma, ve cealnâ minel mâi kulle şey’in hayyhayyin, e fe lâ yu’minûnyu’minûne. İnkâr edenler kâfirler, semaların ve arzın bitişik olduğunu görmediler mi? Sonra Biz, o ikisini birbirinden ayırdık. Ve her canlı şeyi sudan yarattık. Hâlâ inanmazlar mı? 21/Enbiya Suresi/Ayet-31 Ve cealnâ fîl ardı revâsiye en temîde bihim ve cealnâ fîhâ ficâcen subulen leallehum yehtedûnyehtedûne. Ve arzda yeryüzünde, onları sarsar diye sarsmaması için dağlar kıldık. Ve orada geniş yollar oluşturduk. Umulur ki böylece onlar, hidayete ererler ulaşırlar. 21/Enbiya Suresi/Ayet-32 Ve cealnes semâe sakfen mahfûzâmahfûzen, ve hum an âyâtihâ mu’ridûnmu’ridûne. Ve semayı gökleri muhafaza edilmiş bir tavan kıldık. Ve onlar, O’nun âyetlerinden yüz çevirenlerdir. 21/Enbiya Suresi/Ayet-33 Ve huvellezî halakal leyle ven nehâre veş şemse vel kamerkamere, kullun fî felekin yesbehûnyesbehûne. Geceyi ve gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı yaratan O’dur. Hepsi feleklerinde yörüngelerinde yüzerler. 21/Enbiya Suresi/Ayet-34 Ve mâ cealnâ li beşerin min kablikel huldhulde, e fe in mitte fe humul hâlidûnhâlidûne. Ve senden önce bir beşeri, ebedî ölümsüz kılmadık. Öyleyse sen ölürsen, o zaman onlar, ebedî mi olacaklar ölmeyecekler mi? 21/Enbiya Suresi/Ayet-35 Kullu nefsin zâikatul mevtmevti, ve neblûkum biş şerri vel hayri fitnehfitneten, ve ileynâ turceûnturceûne. Bütün nefsler, ölümü tadıcıdır. Sizi, hayır ve şerr fitneleri ile imtihan ederiz. Ve Bize döndürüleceksiniz. 21/Enbiya Suresi/Ayet-36 Ve izâ reâkellezîne keferû in yettehızûneke illâ huzuvâhuzuven, e hâzellezî yezkuru âlihetekum, ve hum bi zikrir rahmâni hum kâfirûnkâfirûne. Ve inkâr edenler kâfirler, seni gördükleri zaman “Sizin ilâhlarınızı zikreden onlar hakkında konuşan bu mu?” diyerek, seni sadece alay konusu edinirler. Ve onlar, Rahmân’ın Zikri’ni Kitabı’nı inkâr edenlerdir. 21/Enbiya Suresi/Ayet-37 Hulikal insânu min acelacelin, seurîkum âyâtî fe lâ testa’cilûntesta’cilûni. İnsan aceleci olarak yaratıldı. Size âyetlerimi göstereceğim. Artık Benden acele istemeyin. 21/Enbiya Suresi/Ayet-38 Ve yekûlûne metâ hâzel va’du in kuntum sâdıkînsâdıkîne. “Eğer siz doğru söyleyenlerseniz, bu vaad ne zaman yerine getirilecek?” derler. 21/Enbiya Suresi/Ayet-39 Lev ya’lemullezîne keferû hîne lâ yekuffûne an vucûhihimun nâre ve lâ an zuhûrihim ve lâ hum yunsarûnyunsarûne. İnkâr edenler, cehennem ateşini yüzlerinden ve sırtlarından gideremeyecekleri ve yardım olunmayacakları zamanı keşke bilselerdi. 21/Enbiya Suresi/Ayet-40 Bel te’tîhim bagteten fe tebhetuhum fe lâ yestetî’ûne reddehâ ve lâ hum yunzarûnyunzarûne. Hayır, onlara azap ansızın gelecek. Böylece onları dehşette bırakacak. Artık onu reddetmeye geri çevirmeye güçleri yetmeyecek. Ve de onlara bakılmayacak. 21/Enbiya Suresi/Ayet-41 Ve lekadistuhzie bi rusulin min kablike fe hâka billezîne sehırû minhum mâ kânû bihî yestehziûnyestehziûne. Andolsun ki senden önce de resûllerle alay edildi. Sonra alay etmiş oldukları şey, alay edenleri kuşattı. 21/Enbiya Suresi/Ayet-42 Kul men yekleukum bil leyli ven nehâri miner rahmânrahmâni, bel hum an zikri rabbihim mu’ridûnmu’ridûne. “Sizi, gündüz ve gece Rahmân’dan Allah’ın azabından kim korur?” de. Hayır, onlar Rab’lerinin zikrinden yüz çevirenlerdir. 21/Enbiya Suresi/Ayet-43 Em lehum âlihetun temneuhum min dûninâ, lâ yestetîûne nasre enfusihim ve lâ hum minnâ yushabûnyushabûne. Yoksa onların, Bizden men eden azabımızdan onları koruyan ilâhları mı var? Onların, kendilerine dahi yardım etmeye güçleri yetmez. Ve onlara, Bizim tarafımızdan sahip çıkılmaz. 21/Enbiya Suresi/Ayet-44 Bel metta’nâ hâulâi ve âbâehum hattâ tâle aleyhimul umurumuru, e fe lâ yerevne ennâ ne’til arda nenkusuhâ min etrâfihâ, e fehumul gâlibûngâlibûne. Hayır, onlara da uzun gelen bir ömür boyunca onları ve babalarını, Biz metalandırdık faydalandırdık. Arza gelip, onu etrafından nasıl eksilttiğimizi hâlâ görmüyorlar mı? Öyleyse gâlip gelenler üstün olanlar onlar mı? 21/Enbiya Suresi/Ayet-45 Kul innemâ unzirukum bil vahyi ve lâ yesmeus summud duâe izâ mâ yunzerûnyunzerûne. De ki “Ben, sizi sadece vahiy ile uyarıyorum.” Ve sağırlar, uyarıldıkları zaman uyarıldıkları şeye daveti işitmezler. 21/Enbiya Suresi/Ayet-46 Ve le in messethum nefhatun min azâbi rabbike le yekûlunne yâ veylenâ innâ kunnâ zâlimînzâlimîne. Ve eğer, onlara Rabbinin azabından bir esinti dokunursa, mutlaka “Bize yazıklar olsun, gerçekten biz, zalimler olduk.” derler. 21/Enbiya Suresi/Ayet-47 Ve nedaul mevâzînel kısta li yevmil kıyâmeti fe lâ tuzlemu nefsun şey’âşey’en ve in kâne miskâle habbetin min hardelin eteynâ bihâ, ve kefâ binâ hâsibînhâsibîne. Ve Biz, kıyâmet günü adalet mizanlarını koyarız. O zaman, kimseye hiçbir şeyle zulmedilmez. Ve hardal tanesi kadar bir ağırlık olsa, onu getiririz hayat filminde gösteririz. Ve Bize, hesap görücüler kâfidir. 21/Enbiya Suresi/Ayet-48 Ve lekad âteynâ mûsâ ve hârûnel furkâne ve dıyâen ve zikren lil muttekînmuttekîne. Ve andolsun ki Biz, Musa ve Harun takva sahipleri için Furkan’ı Tevrat’ı, bir Işık Nur ve Zikir olarak verdik. 21/Enbiya Suresi/Ayet-49 Ellezîne yahşevne rabbehum bil gaybi ve hum mines sâati muşfikûnmuşfikûne. Onlar, gaybde görmedikleri halde Rab’lerine huşû duyarlar. Ve onlar, o saatten kıyâmet saatinden korkanlardır. 21/Enbiya Suresi/Ayet-50 Ve hâzâ zikrun mubârekun enzelnâhenzelnâhu, e fe entum lehu munkirûnmunkirûne. Ve bu, Bizim indirdiğimiz Mübarek Bir Zikir’dir. Siz, hâlâ O’nu inkâr edenler misiniz? 21/Enbiya Suresi/Ayet-51 Ve lekad âteynâ ibrâhîme ruşdehu min kablu ve kunnâ bihî âlimînâlimîne. Ve andolsun ki daha önce İbrâhîm rüşdünü irşad yetkisini verdik. Ve Biz, onu irşada ehil olduğunu bilenlerdik. 21/Enbiya Suresi/Ayet-52 İz kâle li ebîhi ve kavmihî mâ hâzihit temâsîlulletî entum lehâ âkifûnâkifûne. İbrâhîm babasına ve kavmine şöyle demişti “Sizin ibadet ettiğiniz bu heykeller nedir?” 21/Enbiya Suresi/Ayet-53 Kâlû vecednâ âbâenâ lehâ âbidînâbidîne. “Babalarımızı ona onlara ibadet ediyor bulduk.” dediler. 21/Enbiya Suresi/Ayet-54 Kâle lekad kuntum entum ve âbâukum fî dalâlin mubînmubînin. İbrâhîm “Andolsun ki siz ve babalarınız, apaçık dalâlettesiniz.” dedi. 21/Enbiya Suresi/Ayet-55 Kâlû e ci’tenâ bil hakkı em ente minel lâıbînlâıbîne. “Sen, bize hakkı mı getirdin yoksa sen bizimle oyun mu oynuyorsun?” dediler. 21/Enbiya Suresi/Ayet-56 Kâle bel rabbukum rabbus semâvâti vel ardıllezî fatarahunne ve ene alâ zâlikum mineş şâhidînşâhidîne. “Hayır sizin Rabbiniz, semaların ve arzın Rabbidir ve onları yaratandır. Ve ben, buna şahit olanlardanım.” dedi. 21/Enbiya Suresi/Ayet-57 Ve tallâhi le ekîdenne asnâmekum ba’de en tuvellû mudbirînmudbirîne. Allah’a yemin olsun, siz arkanızı döndükten gittikten sonra ben mutlaka sizin putlarınıza hile yapacağım. 21/Enbiya Suresi/Ayet-58 Fe cealehum cuzâzen illâ kebîren lehum leallehum ileyhi yerciûnyerciûne. Sonra onları putları cüz cüz parça parça yaptı. Onların büyük olanı hariç. Umulur ki böylece onlar, ona rücu ederler dönerler. 21/Enbiya Suresi/Ayet-59 Kâlû men feale hâzâ bi âlihetinâ innehu le minez zâlimînzâlimîne. “Bizim ilâhlarımıza bunu kim yaptı? Muhakkak ki o, gerçekten zalimlerdendir.” dediler. 21/Enbiya Suresi/Ayet-60 Kâlû semi’nâ feten yezkuruhum yukâlu lehû ibrâhîmibrâhîmu. “Ona kendisine, İbrâhîm denen gencin, onları zikrettiğini putlardan bahsettiğini işittik.” dediler. 21/Enbiya Suresi/Ayet-61 Kâlû fe’tû bihî alâ a’yunin nâsi leallehum yeşhedûnyeşhedûne. “Öyleyse onu, insanların gözü önüne getirin! Böylece onlar şahit olurlar.” dediler. 21/Enbiya Suresi/Ayet-62 Kâlû e ente fealte hâzâ bi âlihetinâ yâ ibrahîmibrahîmu. “Ey İbrâhîm! Bizim ilâhlarımıza bunu sen mi yaptın?” dediler. 21/Enbiya Suresi/Ayet-63 Kâle bel fealehu kebîruhum hâzâ fes’elûhum in kânû yentıkûnyentıkûne. İbrâhîm şöyle dedi “Hayır, bunu onların büyüğü yaptı. Haydi eğer onlar konuşuyorlarsa konuşabiliyorlarsa onlara sorun!” 21/Enbiya Suresi/Ayet-64 Fe receû ilâ enfusihim fe kâlû innekum entumuz zâlimûnzâlimûne. Bunun üzerine kendilerine geldiler, sonra da kendileri için; “Muhakkak ki siz; siz zalimlersiniz.” dediler. 21/Enbiya Suresi/Ayet-65 Summe nukisû alâ ruûsihim, lekad alimte mâ hâulâi yentıkûnyentıkûne. Sonra onların başları öne eğildi. Hz. İbrâhîm’e “Andolsun ki sen, bunların konuşmadığını konuşamadığını biliyordun.” dediler. 21/Enbiya Suresi/Ayet-66 Kâle e fe ta’budûne min dûnillâhi mâ lâ yenfeukum şey’en ve lâ yadurrukum. İbrâhîm “Hâlâ size bir faydası ve zararı olmayan, Allah’tan başka şeylere mi tapıyorsunuz?” dedi. 21/Enbiya Suresi/Ayet-67 Uffin lekum ve li mâ ta’budûne min dûnillâhdûnillâhi, e fe lâ ta’kılûnta’kılûne. Size ve Allah’tan başka taptığınız şeylere yazıklar olsun. Hâlâ akıl etmiyor musunuz? 21/Enbiya Suresi/Ayet-68 Kâlû harrikûhu vansurû âlihetekum in kuntum fâılînfâılîne. “Eğer yapabilirseniz, onu İbrâhîm yakın! Ve ilâhlarınıza yardım edin.” dediler. 21/Enbiya Suresi/Ayet-69 Kulnâ yâ nâru kûnî berden ve selâmen alâ ibrahîmibrahîme. “Ey ateş! İbrâhîm karşı soğuk ve selâmet zararsız ol.” dedik. 21/Enbiya Suresi/Ayet-70 Ve erâdû bihî keyden fe cealnâ humul ahserînahserîne. Ve ona tuzak kurmak istediler. Fakat Biz, onları daha çok hüsrana düşürdük. 21/Enbiya Suresi/Ayet-71 Ve necceynâhu ve lûtan ilel ardılletî bâraknâ fîhâ lil âlemînâlemîne. Âlemler içinde bereketli kıldığımız arz’a, onu ve Hz. Lut’u ulaştırıp kurtardık. 21/Enbiya Suresi/Ayet-72 Ve vehebnâ lehu ishâkishâka, ve ya’kûbe nâfilehnâfileten, ve kullen cealnâ sâlihînsâlihîne. Ve ona, İshak ve nafileten ilâveten Yâkub vehbî armağan olarak verdik. Ve hepsini salihler kıldık. 21/Enbiya Suresi/Ayet-73 Ve cealnâhum eimmeten yehdûne bi emrinâ ve evhaynâ ileyhim fi’lel hayrâti ve ikâmes salâti ve îtâez zekâhzekâti, ve kânû lenâ âbidînâbidîne. Ve onları, emrimizle hidayete erdiren ölmeden önce ruhları Allah’a ulaştıran imamlar kıldık. Ve onlara, hayırlar işlemeyi, namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahyettik. Ve onlar, Bize kul oldular. 21/Enbiya Suresi/Ayet-74 Ve lûtan âteynâhu hukmen ve ılmen ve necceynâhu minel karyetilletî kânet ta’melul habâishabâise, innehum kânû kavme sev’in fâsikînfâsikîne. Ve Lut hikmet ve ilim verdik. Ve habaîs kötülükler, ahlâksızlıklar işleyen ülkeden onu kurtardık. Muhakkak ki onlar, fasık olan kötü bir kavimdi. 21/Enbiya Suresi/Ayet-75 Ve edhalnâhu fî rahmetinâ, innehu mines sâlihînsâlihîne. Ve onu rahmetimizin içine dahil ettik. Muhakkak ki o, salihlerdendir. 21/Enbiya Suresi/Ayet-76 Ve nûhan iz nâdâ min kablu festecebnâ lehu fe necceynâhu ve ehlehu minel kerbil azîmazîmi. Ve Nuh daha önce nida etmişti seslenmiş, dua etmişti. Bunun üzerine ona icabet ettik duasını kabul ettik. Böylece onu ve ehlini ailesini büyük bir üzüntüden kurtardık. 21/Enbiya Suresi/Ayet-77 Ve nasarnâhu minel kavmillezîne kezzebû bi âyâtinâ, innehum kânû kavme sev’in fe agraknâhum ecmaînecmaîne. Ve âyetlerimizi yalanlayan bir kavme karşı ona yardım ettik. Muhakkak ki onlar, kötü bir kavim oldu. Böylece onların hepsini boğduk. 21/Enbiya Suresi/Ayet-78 Ve dâvude ve suleymâne iz yahkumâni fîl harsi iz nefeşet fîhi ganemul kavmkavmi, ve kunnâ li hukmihim şâhidînşâhidîne. Dâvud ve Süleyman bir kavmin koyunlarının gece çobansız olarak içinde yayılıp otladığı ekinler hakkında hüküm veriyorlardı. Ve Biz, onların hükmüne şahittik. 21/Enbiya Suresi/Ayet-79 Fe fehhemnâhâ suleymânsuleymâne, ve kullen âteynâ hukmen ve ılmen ve sehharnâ mea dâvudel cibâle yusebbihne vet tayrtayre, ve kunnâ fâılînfâılîne. Böylece onu bu hükmü, Süleyman anlattık. Ve hepsine hikmet ve ilim verdik. Dâvud beraber tesbih eden etsinler diye dağları ve kuşları musahhar emrine amade kıldık. Ve bunları yapan, Biziz. 21/Enbiya Suresi/Ayet-80 Ve allemnâhu san’ate lebûsin lekum li tuhsınekum min be’sikum, fe hel entum şâkirûnşâkirûne. Sizin için ona, şiddetli çarpışmalarınızda sizi korusun diye elbise zırh yapmayı öğrettik. Öyleyse siz şükredenlerden misiniz? 21/Enbiya Suresi/Ayet-81 Ve li suleymâner rîha âsıfeten tecrî bi emrihî ilel ardılletî bâreknâ fîhâ ve kunnâ bi kulli şey’in âlimînâlimîne. Ve fırtınalı rüzgâr, Hz. Süleyman içindi. Rüzgâr, bereketli kıldığımız oradaki yerlere onun emriyle giderdi. Ve Biz, herşeyi bileniz biliriz. 21/Enbiya Suresi/Ayet-82 Ve mineş şeyâtîni men yegûsûne lehu ve ya’melûne amelen dûne zâlikzâlike, ve kunnâ lehum hâfızînhâfızîne. Ve şeytanlardan, onun için denize dalanlar ve bundan başka işler yapanlar da vardı. Ve onları onun emrinde muhafaza eden, Bizdik. 21/Enbiya Suresi/Ayet-83 Ve eyyûbe iz nâdâ rabbehû ennî messeniyed durru ve ente erhamur râhimînrâhimîne. Ve Hz. Eyüp, Rabbine şöyle nida etmişti “Muhakkak ki, bana bir zarar isabet etti hastalık geldi. Ve Sen, rahmet edenlerin en çok rahmet edenisin.” 21/Enbiya Suresi/Ayet-84 Festecebnâ lehu fe keşefnâ mâ bihî min durrin ve âteynâhu ehlehu ve mislehum meahum rahmeten min ındinâ ve zikrâ lil âbidînâbidîne. Bunun üzerine ona icabet ettik duasını kabul ettik. Böylece zarar veren şeyi giderdik hastalığı iyileştirdik. Kullara bir zikir öğüt ve katımızdan bir rahmet olsun diye. Ona ehlini ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha verdik. 21/Enbiya Suresi/Ayet-85 Ve ismâîle ve idrîse ve zelkiflzelkifli, kullun mines sâbirînsâbirîne. Ve Hz. İsmail ve Hz. İdris ve Hz. Zelkifli; hepsi sabredenlerdendir. 21/Enbiya Suresi/Ayet-86 Ve edhalnâhum fî rahmetinâ, innehum mines sâlihînsâlihîne. Ve onları, rahmetimizin içine dahil ettik. Muhakkak ki onlar, salihlerdendir. 21/Enbiya Suresi/Ayet-87 Ve zennûni iz zehebe mugâdıben fe zanne en len nakdire aleyhi fe nâdâ fiz zulumâti en lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu minez zâlimînzâlimîne. Ve Zennûn Yunus gadaba gelerek öfkelenerek gitmişti. Böylece ona muktedir olamayacağımızı hükmedemeyeceğimizi zannetti. Sonra karanlıklar içinde şöyle nida etti “Senden başka İlâh yoktur. Sen Sübhan’sın herşeyden münezzehsin. Muhakkak ki ben, zalimlerden oldum.” 21/Enbiya Suresi/Ayet-88 Festecebnâ lehu ve necceynâhu minel gammgammi, ve kezâlike nuncil mu’minînmu’minîne. Bunun üzerine ona icabet ettik duasını kabul ettik. Ve onu, gamdan üzüntüden, kederden kurtardık. Ve Biz, mü’minleri işte böyle kurtarırız. 21/Enbiya Suresi/Ayet-89 Ve zekeriyyâ iz nâdâ rabbehu rabbi lâ tezernî ferden ve ente hayrul vârisînvârisîne. Ve Hz. Zekeriya, Rabbine şöyle nida etmişti “Rabbim, beni tek başıma bırakma ve Sen, varislerin en hayırlısısın.” 21/Enbiya Suresi/Ayet-90 Festecebnâ lehlehu, ve vehebnâ lehu yahyâ ve aslahnâ lehu zevcehzevcehu, innehum kânû yusâriûne fil hayrâti ve yed’ûnenâ regaben ve rehebâreheben, ve kânû lenâ hâşiînhâşiîne. Bunun üzerine ona icabet ettik duasını kabul ettik. Ve ona, Yahya hibe armağan ettik. Ve onun için, zevcesini de ıslâh ettik çocuğu olabilecek duruma getirdik. Muhakkak ki onlar, hayırlarda yarışırlardı. Ve Bize, rağbet ederek ve korkarak dua ederlerdi. Ve onlar, Bize huşû duyanlardı. 21/Enbiya Suresi/Ayet-91 Velletî ahsanet fercehâ fe nefahnâ fîhâ min rûhinâ ve cealnâhâ vebnehâ âyeten lil âlemînâlemîne. Ve o Hz. Meryem, ırzını korudu. O zaman Biz, ruhumuzdan onun içine üfledik. Onu ve oğlunu, âlemlere âyet ibret kıldık. 21/Enbiya Suresi/Ayet-92 İnne hâzihî ummetukum ummeten vâhıdeten ve ene rabbukum fa’budûnfa’budûni. Muhakkak ki bu sizin ümmetiniz topluluğunuz, dîniniz, tek bir ümmettir dîndir. Ve Ben, sizin Rabbinizim. Öyleyse Bana kul olun! 21/Enbiya Suresi/Ayet-93 Ve tekattaû emrehum beynehum, kullun ileynâ râciûnrâciûne. Ve emirlerini uygulamalarını, kendi aralarında böldüler fırkalara ayrıldılar. Hepsi Bize dönecek olanlardır. 21/Enbiya Suresi/Ayet-94 Fe men ya’mel mines sâlihâti ve huve mu’minun fe lâ kufrâne li sa’yihsa’yihî, ve innâ lehu kâtibûnkâtibûne. O halde kim mü’min olarak salihat nefs tezkiyesi yaparsa, bundan sonra onun gayretleri kazandığı dereceler örtülmez eksilmez, yok olmaz. Ve muhakkak ki Biz, onu yazanlarız. 21/Enbiya Suresi/Ayet-95 Ve harâmun alâ karyetin ehleknâhâ ennehum lâ yerciûnyerciûne. Ve helâk ettiğimiz bir kasaba halkının, oraya dönmesi yeniden hayata getirilmesi haramdır imkânsızdır. 21/Enbiya Suresi/Ayet-96 Hattâ izâ futihat ye’cûcu ve me’cûcu ve hum min kulli hadebin yensilûnyensilûne. Nihayet yecüc ve mecüc, sedleri açıldığı zaman tepelerin hepsinden saldırırlar. 21/Enbiya Suresi/Ayet-97 Vakterabel va’dul hakku fe izâ hiye şahısatun ebsârullezîne keferû, yâ veylenâ kad kunnâ fî gafletin min hâzâ bel kunnâ zâlimînzâlimîne. Ve hak vaad yaklaştı. İşte o zaman kâfir olanların gözleri korku ile büyür. Derler ki “Bize yazıklar olsun. Biz bundan gaflet içindeydik. Meğer biz zalimler olmuşuz kendimize zulmetmişiz.” 21/Enbiya Suresi/Ayet-98 İnnekum ve mâ ta’budûne min dûnillâhi hasabu cehennemcehenneme, entum lehâ vâridûnvâridûne. Muhakkak ki siz ve sizin Allah’tan başka taptıklarınız, cehennem yakıtısınız odunusunuz. Siz, ona girecek olanlarsınız. 21/Enbiya Suresi/Ayet-99 Lev kâne hâulâi âliheten mâ veradûhâ, ve kullun fîhâ hâlidûnhâlidûne. Eğer onlar gerçekten ilâhlar olsaydılar, oraya cehenneme girmeyeceklerdi. Ve hepsi orada ebediyyen kalacak olanlardır. 21/Enbiya Suresi/Ayet-100 Lehum fîhâ zefîrun ve hum fîhâ lâ yesmeûnyesmeûne. Onlar, orada ızdırap ile inlerler. Ve onlar, orada bir şey işitmezler. 21/Enbiya Suresi/Ayet-101 İnnellezîne sebekat lehum minnel husnâ ulâike anhâ mub’adûnmub’adûne. Muhakkak ki Bizden kendilerine hüsna güzellikler ulaşanlar yazılanlar, işte onlar, ondan cehennemden uzaklaştırılanlardır. 21/Enbiya Suresi/Ayet-102 Lâ yesme’ûne hasîsehâ, ve hum fî meştehet enfusuhum hâlidûnhâlidûne. Onun cehennemin uğultusunu işitmezler. Ve onlar, istedikleri şeyler içinde ebedî kalacak olanlardır. 21/Enbiya Suresi/Ayet-103 Lâ yahzunuhumul fezeul ekberu ve tetelakkâhumul melâikehmelâiketu, hâzâ yevmukumullezî kuntum tûadûntûadûne. O en büyük dehşet korku, onları mahzun etmez. Ve melekler, onları karşılar ve derler ki “Bu, sizin vaadolunduğunuz gününüzdür.” 21/Enbiya Suresi/Ayet-104 Yevme natvis semâe ke tayyis sicilli lil kutubkutubi, kemâ bede’nâ evvele halkın nuîduhnuîduhu, va’den aleynâ, innâ kunnâ fâılînfâılîne. O gün, kitapların yazılı sayfalarını dürer gibi semayı düreceğiz. Onu ilk defa halketmeye başladığımız gibi eski durumuna iade edeceğiz geri döndüreceğiz. Bizim üzerimizde bir vaaddir. Muhakkak ki bunu yapacak olan, Biziz. 21/Enbiya Suresi/Ayet-105 Ve lekad ketebnâ fîz zebûri min ba’diz zikri ennel arda yerisuhâ ıbâdiyes sâlihûnsâlihûne. Andolsun ki; zikirden Tevrat’tan sonra Zebur’da, arza salih kullarımızın varis olacağını, yazdık. 21/Enbiya Suresi/Ayet-106 İnne fî hâzâ le belâgan li kavmin âbidînâbidîne. Muhakkak ki abidler Allah’a kul olanlar kavmi için bunda, elbette tebliğ açıklamalar vardır. 21/Enbiya Suresi/Ayet-107 Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil âlemînâlemîne. Seni Biz, sadece âlemlere rahmet olarak gönderdik. 21/Enbiya Suresi/Ayet-108 Kul innemâ yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhun vâhidvâhidun, fe hel entum muslimûnmuslimûne. De ki “Bana, sizin ilâhınızın sadece tek bir ilâh olduğu vahyedildi.” Öyleyse siz müslümanlar mısınız Allah’a teslim olanlar mısınız? 21/Enbiya Suresi/Ayet-109 Fe in tevellev fe kul âzentukum alâ sevâ’sevâin, ve in edrî e karîbun em baîdun mâ tûadûntûadûne. Bundan sonra dönerlerse, o zaman de ki “Size müsavi olarak herkese eşit şekilde, Allah’ın emirlerini bildirdim ilân ettim. Vaadolunduğunuz şey azap uzak mı yoksa yakın mı eğer ben bilseydim bilmiyorum.” 21/Enbiya Suresi/Ayet-110 İnnehu ya’lemul cehre minel kavli ve ya’lemu mâ tektumûntektumûne. Muhakkak ki O, sözün cehrî olanını açıkça söylenenini ve ketmettiklerinizi gizlediklerinizi bilir. 21/Enbiya Suresi/Ayet-111 Ve in edrî leallehu fitnetun lekum ve metâun ilâ hînhînin. Eğer bilsem bilmiyorum, belki de o erteleme, sizin için bir imtihandır. Ve belli bir zamana kadar bir meta faydalanmadır. 21/Enbiya Suresi/Ayet-112 Kâle rabbıhkum bil hakkhakkı, ve rabbuner rahmânul musteânu alâ mâ tasıfûntasıfûne. Dedi ki “Rabbim hak ile hüküm ver. Ve bizim Rabbimiz, sizin yanlış vasıflandırmalarınıza rağmen yardım istenilen Rahmân Allah’dır.”
enbiya suresi 79 ayet ne için okunur