Birkovanda nüfus artışı söz konusu olduğunda kovandaki arıların bir bölümü eski kraliçe ile birlikte koloniyi terk ederek başka bir yerleşim yerinin arayışına girerler. Arıların kovan nüfusunu azaltmak için başvurdukları bu yönteme "oğul verme" adı verilir. Bu sayede arılar yeni koloniler kurarlar.
ArıSütü. 5 / 6. Arı sütü, 6-12 günlük işçi arıların kafalarındaki çene altı (mandıbular) ve hipofarenks bezlerinden salgılanan, besin değeri ve biyolojik aktivitesi çok yüksek değerli bir üründür. Arı sütü kovan içerisindeki genç larvaların ve kraliçe arının beslenmesi için kullanılır. İsçi arılarla
Bal arısı kolonisi, bir kraliçe (Ana arı), birkaç yüz erkek arı ve 10-80 bin işçi arıdan oluşur. Görünüş olarak birbirinden farklı olan bu üç arıdan kraliçe arı ve işçi arılar dişidir. Türleri Bal arısı (Apis mellifera) 1,2 cm uzunluğundadır. Baş ve göğüs bölümü az çok kıllıdır ve genellikle sarı
b) Varroa İle Biyolojik Mücadele: Biyolojik kontrol yöntemleri Varroa’nın bulunduğu peteklerin gözler sırlandıktan sonra arı pupaları ile yok edilmesi esasına dayanmaktadır. Varroa genelde erkek petek gözlerine yerleştiği için kovanda kontrollü olarak arılara erkek petek gözleri yaptırılır ve ana arının bu gözlere
Aksi halde her açtığınızda arı saldıracaktır. Hepsi hepsi bir avuç bal var, biri gelmiş kovanı açıyor, niçin açtığı da belli değil. Arıyı akşamın geç saatlerinde açarsanız, arı kuvvetle muhtemel saldıracaktır. Zira o saatlerde arı kalabalık olur ve siz çerçeveyi çıkarırken az da olsa arıyı rahatsız edersiniz.
GEGSMJ. Bal arılarının hastalıkları Arının gelişme dönemi pek çok hastalık etmeni ve zararlı için uygun ortam oluşturduğundan arılarda çok sayıda hastalık ve zararlı görülmektedir. Dünyadaki hızlı ulaşım, kıtalar ve ülkelerarası arı, arı ürünleri ve arıcılık malzemeleri ticareti arı hastalıklarının kısa sürede tüm ülkelere yayılmasına neden olmaktadır. Bunun yanında, gezginci arıcılık da hastalık ve zararlıların ülke içindeki hızlı yayılışında önemli bir etkendir. Arı hastalıkları genellikle ilkbahar aylarında görülür. Bunun başlıca nedeni ilkbahar aylarında özellikle yavru yetiştirme faaliyetinin büyük hız kazanmış olması ve beklenmeyen soğuk ve yağışlı havalardır. Bu nedenle bu kritik dönemde arıların özellikle yavru hastalıklarına karşı korunması için, koloni kontrollerinde koloninin üşütülmemesine özen gösterilmelidir AMERİKAN YAVRU ÇÜRÜKLÜĞÜ Bir bakteri tarafından meydana gelen, hem larf ve hem de pup devresinde tahribat yapan çok salgın bir hastalıktır. Kısa zamanda yayılarak kovanı sarar. Kovanda bir çöküntü, bir durgunluk hakim olur. Kovanda kokmuş et veya tutkal kokusu meydana getirir ki bu koku hasta olup ölen larflar tarafından yayılan kokudur. Hastalığın ilk devresinde açık kahverengi olan kurtçuklar koyulaşır ve gözün dibine yapışkan bir pelte olarak yığılır. Daha sonra kuruyarak arılar tarafın dan temizlenmez bir hal alır. Hasta gözdeki larvaya batırılan bir çöp çekildiğinde iplik gibi uzama görülür. Petekler inceldiği zaman açık ve kapalı gözlerin karışık olarak bulunduğu ve kapalı gözlerin üstünde çöküntüler gözükür. Ayrıca kapalı gözlerin üzerinde parçalanma ,delinme halleri görülür. Hastalık fark edildiği anda yayılmayı önlemek için hasta kovanlar tedaviye alınmalı ve sağlam kovanlara koruyucu olarak Terramyein, Stroptomycin veya Sulfathiazole verilmelidir. AVRUPA YAVRU ÇÜRÜKLÜĞÜ Hastalık sadece larf devresinde kendini gösterir. Tahribatı Amerikan Yavru çürüklüğünden az olmakla beraber tehlikeli ve salgın bir hastalıktır. Hastalığın ileri devrelerinde larflar siyah renge dönüşür. Larf ölülerin kokusu ,kokuşmuş ve ekşimiş et kokusundadır. Larflar yapışkan olmadığından çöp batırınca uzamaz. Hastalık bilhassa zayıf ve kötü kışlatılmış kovanlarda görülür. Bu nedenle kovanı kuvvetli bulundurmak, hasta gömeçleri almak ve hatta ana arıyı iki hafta yumurtlamaktan alıkoymak koruyucu tedbirlerin başında gelir. ADİ YAVRU ÇÜRÜKLÜK Hastalık mikrobik olmadığından bulaşıcı ve tahripkar değildir. İlk ve sonbaharda havanın ani değişmesiyle meydana gelir. Havanın aniden soğuduğunu gören arılar kendilerini üşütmemek için bir araya toplayarak kenarlardaki yavruları ihmal ederler, dolayısıyla yavruların üstü basılmadığı, arılarla ısıtılmadığı için soğuktan ölmeler meydana gelir. Ayrıca nektar ve polen kaynağının kuruması nedeniyle açlık çekilmemesi için fazla görülen larfların atılmasıyla da kendini gösterebilir. Yine aniden bastıran sıcaklarda kovanın yeterince havalanmaması yavru ölümlerine sebep olur. Hastalıktan korunmak için kovanda fazla veya eksik çerçeve bulundurulmamalıdır. Gerektiğinde yemlenmeli ve ani hava değişimlerinde uçma delikleri daraltılıp, genişletilmelidir. DİZANTERİ ADİ İSHAL Hastalık genellikle kışın, bazen sonbahar sonu, ilkbahar başlangıcı veya çok yağışlı yaz günlerinde bile görülebilir. Mikrobik olmayıp hazım bozukluğundan ileri gelir. Hasta arı koyu sarı, sulu, yapışkan ve fena kokulu bir pisliği kovanın rasgele yerlerine çıkarılarak bulaştırır. Hastalığın meydana geliş sebepleri Arının kışa az balla girip çok çiçek tozu yemesi. Kışın arının fazla rahatsız edilip fazla bal yemesi. Pekmez, üzüm gibi çabuk bozulan yiyeceklerle beslenmesi. Sonbahardan kışa girerken sırlanmamış, serpinti balların arıya yiyecek olarak bırakılması. Şurup lamayı geç ve su oranı fazla olarak, aynı zamanda ekşimiş olarak verilmesi ,ishali meydana getiren sebepler olarak sayılabilir. Dikkat edilir bu sebeplere meydan verilmezse ishale pek rastlanmaz Tedavisi Şurup suyu kaynatılırken, suya kurutulmuş nane koymak, şuruba az miktarda alkol koymak gibi işlemler yapılır, fakat taze limonlar alınarak ortadan yemeğe sıkılacakmış gibi kesilir, suyu akmayacak şekilde dik tutularak çatalla su tulumcukları patlatılır ve içine bir avuç toz şeker koyup emdirilirse ve ishalli kovanlara bunlardan üçer parça vermek suretiyle yedirilirse ishali daha fazla yayılmadan durdurur. Yalnız bu işlem üç gün tekrar edilmelidir. NOSEMA BULAŞICI İSHAL Apis denilen tek hücreli bir parazitin meydana getirdiği bulaşıcı ve tehlikeli bir hastalıktır. Parazitin sporları rüzgar, su, çiçek vs. gibi muhtelif yollarla arı midesine girer ve epitel hücrelerinde çoğalır. Arının gıdasına ortak olduğu gibi salgıladığı zehirli salgılarla arıyı öldürür. Hasta arıda bazen ishal ve bazen de kabızlık görülür. Bundan başka zayıflık titreme, kısa uçuşlar, paket halinde ölümler yağlı bir görünüş .arz etmeleri ,karınlarının şişkinliği hep nosema belirtileridir. Pratik teşhisi ; Sağlam arı midesi suda ezilip kaynatılırsa, suyun rengi yeşil, sarı veya esmer renkli olursa sağlam arı demektir. Hasta arının midesi ise sporların çokluğu dolayısıyla süt gibi beyaz olur. Hastalığın yayılmasında kışın arıyı üşütme etkin olur. Tedavisi güçtür. Tedavi için ve koruyucu olarak Fumıdıl -B 1 Litre şuruba 1 kaşık ilacı verilir. Nosemalı bir kovan 35-37 derecede 10 gün tutulursa hastalık geçmektedir .Isının hastalığı yapan sporlar üzerine etkisi büyüktür. MAYIS HASTALIĞI Daha ziyade Mayıs ayında ve genç arılarda görülen mayıs hastalığı ,yavrulara süt yetiştirmek için çiçek tozundan fazla miktarda ve bu arada küflü olanlarını da yiyen geç arılara zarar verir ve onları öldürür. Bazı arıcılar mevcut petekleri kovanlara vererek temizlemek isterler ki bunların gözlerinde bulunan küflenmiş çiçek tozları bu hastalığın baş göstermesinde mühim bir rol oynar. Mayıs hastalığına tutulan arılar, kovanın etrafında bir şey arıyormuş gibi uçuşur, bir müddet sonra düşer, kalkmak ister fakat muvaffak olamazlar. Kantları titrer, karınları fala şişkin görünür ve içerisi çiçektozları ile doludur. Arılardan bir kısmı uçma deliği önünde bir kısmı da daha uzaklarda ölü olarak bulunur. Mayıs hastalığı bilhassa genç arılarda ölüme sebep olduğundan gerekli tedbirler zamanında alınmazsa kovan kısa zamanda kuvvetten düşer, bazen tamamıyla söner. Arıları bu hastalıktan korumak için en iyi çare onlara küflü çiçek tozu yedirmemeye elden geldiği kadar dikkat etmektir. Havasız kovanlarda rutubet, mevcut çiçek tozlarının küflenmemesine sebep olduğundan, böyle kovanlarda da mayıs hastalığı sık sık görülebilir. Onun için, mevsim müsait olur olmaz kovanları havalandırma işi ihmal edilmemelidir. Küflü petek görülür görülmez, bunların hemen kovandan uzaklaştırmak, mayıs ayında arılara muntazam ılık su vermek, bu mevsimde arı suluklarına, bir litre suya yarım çay kaşığı tuz ilave etmek ve hastalık görünmüşse arılara birkaç gün ballı su veya şerbet vermek, bunun içerisine de bir litreye 2 adat Aspirin katmak çok faydalıdır. KİREÇ HASTALIĞI Mantari bir hastalıktır. 22-30 derecede ve nemli yerlerde süratle çoğalabilmek eğilimindedir. Bu mantarlar önce petek gözlerine, sonra larflara sirayet ederek larfları öldürürler. Erkek arı gözlerini çok tahrip eder. Ölen larf beyazlaşarak büzülür ve kireç şeklinde sertleşir. Başlangıçta beyaz olan misiller daha sonra koyulaşarak petekleri siyahlaştırırlar. Nemli yerlere kovanları koymak, sehpa üzerine koymak iyidir. Hastalığa yakalanan kovanlar sodalı su ile yıkanıp petekler alınmalıdır. Tedavisi için piyasada Arı ilaçları bulunmaktadır. TAŞ HASTALIĞI Bu da bir mantar tarafından meydana gelir. Yeşil küf şeklindedir. Larfların iç organlarına sindirim sistemine tesir ederek salgıladığı zehirle larvayı öldürür. Hastalık balada geçer ve yiyenlerde ağrılar yapar. Kovanlar sodalı su ile iyice yıkanmalı ve petekler yakılmalıdır. PARATİFO Hastalığı bir bakteri yapar. Bu bakteri arının bağırsaklarında her zaman mevcuttur. Vücudun direnci kırıldığı anda hemen çoğalarak hastalığı meydana getirir. Arıda zayıflık, uçmama ve ishal ile gelen ölümler görülür. İlkbaharda havaların iyileşmesiyle birlikte ortadan kaybolur. İyi kışlatma ve iyi bakım hastalığı engel olur. MOR ÇÜRÜKLÜK Bazı bitkiler zehirli nektar veya polen ihtiva ederler. Bunlarla beslenen larflar zehirlenerek mavi, mor duruma gelir. Bilhassa mayıs ve Haziranda görülür. Bu bitkilerin çiçeklerinin periyodu geçince hastalıkta iyisi de belirtiler görüldüğü anda arıları o mıntıkadan uzaklaştırmaktır. SEPTİSEMİ Hastalığı yapan tek hücreli bakteridir. Bakteri nemli yerlerde ve pis sularda bulunur. Bulaşma teneffüs yoluyla olup, oradan kana geçer ve çoğalır. İfraz ettiği zehir nedeniyle arı sütü gibi beyaz bir renk alır, kokar ve çürür. Ele alındığında tutulan yerden kopar ve dağılır. Hastalıktan korunmak için arıyı güneş ışığı alan ve pis sulardan uzak yerlerde tutmak gerekir. KARALIK Sebebi belli değildir. Yaşlı arılarda tüy dökülmesi ve renklerin siyaha dönüşümü ile dikkati çeker. Yeni ölen arılar ağır bir koku meydana getirirler. İlkbaharda mevsim normale dönünce hastalık kaybolur. Tahribatı yaşlı arılarda olduğundan pek önemli sayılmaz. PARALİZ Hastalık porselen süzgecinden bile geçebilen çok küçük bir virüs tarafından meydana gelir. Bilhassa ilkbaharda görülür. Hasta arı zayıf ve tüysüz olup, kovandan dışarıya kendini sürüyerek atmaya çalışır. His duyguları körelmiştir. Dokunulduğunda hafif bir hareket meydana gelir. Hastalanan arı ölmeye mahkumdur. İlaçla tedavisi yoktur. AMIBİASE Hastalığı bir amip yapar. Arının malpigi borularına yerleşip çoğalır. Kendi zararından başka pis kokulu bir ishal meydana getirir. Hastalık daha ziyade değişik yemlerle besleme, kötü kışlatma ve durgun sulardan bulaşır. Tedavi yerine hastalığı meydana getiren unsurlara dikkat etmek gerekir AKARİYOZ UYUZ Arıların nefes borularına yerleşerek kan emen bir parazitacar pis solunumu güçleştirerek arıyı öldürür. Parazitin yerleştiği. Traheler sertleşir ve içinde parazitin artık maddeleri toplanarak elastikiyetini kaybeder, iş yapamaz bir duruma gelir. Arıda titreme, ürperme ve kısmi felç meydana geldiğinden arı uçamaz. Belirtileri no semaya benzediğinden kesin teşhis mikroskopla yapılır. Bulaşıcı olduğundan kovanı söndürebilir. Daha ziyade kışın ,ilkbahar aylarında görülür. Zira yazın işçi arılar azami iki ay yaşadıklarından bu müddet hastalık sporlarının olgun hale gelmeleri için yeterli değildir. Visited 14 times, 1 visits today
Arı hastalıkları ve arı zararlıları, bütün canlılarda olduğu gibi, arıların sağlığını ve yaşamını tehdit eder. Arı hastalıklarında koruyucu önlemleri en baştan alarak koloniyi hastalıktan korumak çok önemlidir. Çünkü sonuçta hastalık tedavi edilse bile o sene hastalığa yakalanan koloniden istenen verimlilikte ürün alınamaz. Bu da ekonomik kayıp anlamına gelir. Bazı hastalıklar koloniyi zayıflatırken, bazıları da tamamiyle yok olmasına neden olur. Çok bulaşıcı ve tehlikeli olan Amerikan Yavru Çürüklüğü ile Varroa hastalıkları, ihbarı zorunlu hastalıklardır. Arılığında bu hastalıkların varlığını farkeden arıcı kanunen yetkililere haber vermek zorundadır. Yavru Arı Hastalıkları Amerikan Yavru Çürüklüğü Amerikan Yavru Çürüklüğü en tahrip edici arı hastalıklarından birisidir. Farkına varılmayıp gerekli önlemler alınmazsa, kısa zamanda arılıkta yayılır ve arıcıyı büyük zararlara uğratır. Hastalığa Bacillus Larvae denilen bir bakteri sebep olur. Bu bakteri larva ve pupa halindeki yavrulara bulaşır. Genelde işçi arı larvalarına bulaşmakla birlikte, erkek arı bazen de ana arı larvalarında da arı larvasını öldürmekle kalmaz, aynı anda çürümesine de neden olur. Bakteri bulaşan larvalar hastalığın ilk günlerinde açık kahverengidedirler. Sonra hastalık ilerledikçe koyu bir renk alarak hücre dibinde yapışkan bir pelte şeklini alırlar. Bu yığın kuruyunca hücre dibine yapıştığı için arılar tarafından temizlenme imkanı kalmaz. İlerleyen hastalığın en büyük belirtisi, kovan örtüsü açıldığı zaman duyulan çürümüş et ya da balık gibi olan pis kokudur. Amerikan yavru çürüklüğü hastalığı bulaşmış olan kovanda arıların gelişme hızı birden durur. Kovana bir durgunluk çöker. Çerçevelerin yavrulu kısımlarında üzeri açık ve kapalı petek gözleri bir arada gözlerin kapaklarının rengi atmış, soluk ve içeriye çökmüş şekildedir. Üzeri kapalı gözlerin hücre kapaklarında küçük küçük delikler görülür. Hücre dibinde çürümüş ve koyu kahverengi bir pelte haline gelmiş olan larva, ucu sivri birşeyle tutulup çekildiği zaman 3-5 santim uzunluğunda sakız gibi uzar. Bu hastalık çok tahripkar olmakla birlikte, bir takım antibiyotiklerle rahatça tedavi edilebilir. Ama en iyisi hastalığın bulaşmasını engelleyecek önlemleri baştan almaktır. Bu hastalığı engellemenin en iyi yolu, kaynağı bilinmeyen yerlerden arı, anaarı, petek, kovan vs almamaktır. Avrupa Yavru Çürüklüğü Avrupa yavru çürüklüğü hastalığı daha çok ilkbahar ve yaz başında zayıf kovanlarda görülür. Özellikle nektarın az olduğu dönemlerde daha sık görülür. Bulaşıcı bir hastalıktır. Hastalığa Bacterium Pluton ve Bacillus Alvei isimli bakteriler neden olur. Hastalık yalnızca larvalarda görülür. Üzeri mühürlü gözlerdeki yavrulara nadiren bulaşır. Hastalığa yakalanan larvanın rengi beyazdan griye doğru koyulaşmaya başlar. Ölü larvalar C harfi şeklinde gözükür. En sonunda koyu kahverengiden siyaha gider. Genellikle kızarmış patates gibi bir koku hakim olmakla birlikte zaman zaman bu koku değişir. Ölü larva çekildiği zaman uzamaz. Bulaşma ve korunma yöntemleri Amerikan yavru çürüklüğündeki gibidir. Özellikle bir kovanda görüldüğü zaman gerekli önlemler alınarak diğer kovanlara bulaşması engellenmelidir. Koruyucu ve tedavi edici olarak Apimycin isimli ilaç başarıyla kullanılır. Arılarda Kireç Hastalığı Hastalığı Pericystis Apis isimli mantar oluşturur. Bu mantar daha çok nemli yerlerde ve 22-30 derece ısıda çoğalır. Hastalığa yakalanmış petekleri önce kirli beyaz bir küf sarar. Bu küf zamanla gittikçe siyahlaşır. Bu esnada larvaları etkileyerek ölmelerine neden olur. Ölen larva beyazlaşarak kireç şeklinde sertleşmiş bir hal alır. Özellikle ilkbaharda müsait havalarda arılar kireç hastalığına yakalanmış larvaları kovan dışına taşırlar. Hastalık kovan önünde beyaz mumya gibi larvaların belli bir sayıdan fazla görülmesiyle kolaylıkla teşhis edilir. Hastalıktan korunmak için kovanları nemli yerlerde tutmamak ve toprakla teması kesip sehpa üzerine koymak gerekir. Küflenmiş petekleri kovandan çıkarıp arı iyi beslenirse güçlü kovanlar bu hastalığı kolaylıkla atlatır. Taş Hastalığı Bu hastalığın sebebi de AspergillusFlavus isimli küf mantarıdır. Bu hastalığı yakalanmış olan petekler yeşil renkli bir görünüştedirler. İç organlarını etkileyerek larvanın ölmesine neden olur. Larvalar mumyalanmış gibi kuruyarak hücre içini tamamen doldururlar. Bu mantarların sporları balda da yaşayabildiği için, insana da geçer. Bu yüzden taş hastalığına yakalanmış kovanlardan çıkan balları yemek tehlikelidir. Hastalığın tedavisi yoktur. Kovanları dezenfekte etmek, petekleri de yakmak gerekir. Çok yaygın bir hastalık değildir. Torba Hastalığı Bu hastalık daha çok kışı kötü koşullar içinde geçirerek bahara zayıf çıkan bakımsız kovanlarda, pupa halindeki yavrularda görülür. Diğer yavru hastalıkları kadar tehlikeli değildir. Kurtçuklar içi su dolu torba gibi yanından bir tığ ile tutulursa kolaylıkla dışarı çıkarılabilir. Hastalıktan korunmak ve tedavi etmek için lkbaharda arıları iyi beslemek, kovanların sıcaklığına özen gösterek yavruları üşütmemek, hastalıklı petekler fazla ise kesip çıkarmak gerekir. Ergin Arı Hastalıkları Varroa Arıcıyı en çok tehdit eden zararlılardan birisidir. Varroa görüntü olarak keneye benzeyen ve arıların kanını emerek yaşayan mm uzunluğunda, mm genişliğinde bir asalaktır. Arı bitinden farkı; arı biti 6 ayaklı, varroa 8 ayaklıdır. Varroa arıların kurtçuk, larva ve ergin devrelerinde kanlarını emerek yaşar. Varroa zararlısına uğramış yavru ve ergin arılar zayıf ve güçsüzdürler. Ayak, kanat ve vücutlarının diğer kısımlarında birtakım deformasyonlar görünür. Arının ömrü kısalır bu yüzden arı ailesi zamanla zayıflayarak yok olur Bir arıda 6 adet bazen daha fazla bulunabilir. Hastalık genellikle bu hastalığa yakalanmış diğer arılardan bulaşma vasıtasıyla olur. Varro zararlısı görüldüğü andan itibaren diğer arıcılara ve ilgili resmi kurumlara haber verilmesi gerekir. Varroa kapalı yavru gözlerinde geliştiği için mücadelesinde kullanılan ilaçlar etkisiz kalmaktadır. Mücadelenin başarısı ve ilacın etkinliğini görebilmek için ilaçlamanın yavrusuz dönemde yapılması gerekmektedir. Bunun için varroa ile mücadelede en uygun zaman kolonilerde kuluçka faaliyetlerinin ve kapalı yavru miktarının en az olduğu erken ilkbahar ve geç sonbahar olmaktadır. Varroa zararlısından korunmak ve tedavisi için ruhsatlı bir takım ilaçlar geliştirilmiştir. Bunlar arasında Perizin, Vamitrat-Va, Rulamit-Va, Apistan sayılabilir. Nosema Nosema Apis isimli bir sporun neden olduğu Nosema, ergin arı hastalıklarının en önemlilerinden birisidir. Bulaşıcı ve tehlikelidir. Bu hastalık daha çok ilkbahar başlangıcı ve sonbaharın son günlerinde görülür. İşçi arılar içinde nosema sporları bulunan besin, su ve benzelerini taşırken ya da ölü ve nosemalı arıların pisliklerini dışarı atarken hastalığa yakalanırlar. Hastalık ilerledikçe kovan zayıf düşmeye başlar. Nosemaya yakalanan arılar uçamaz, yerlerde sürünür, felç geçirmiş gibidir ve ishal görüntüsü oluşur. Çerçeveler üzerinde kanatları ayrılmış anormal görünüşlü arılar, kovan dip tahtasında ve kovan uçma tablasında karınları şişmiş arıların görülmesi Nosema hastalığının belirtilerindendir. Kovan uçuş tahtasında ölü arılar ve dışkılardan oluşmuş lekelerin görülmesi Nosema hastalığının teşhisinde önemli rol oynar. Koruyucu ve tedavi edici olarak Fumajil-A isimli ilaç kullanılabilir. Adi İshal Dizanteri İlkbaharda arıların faaliyete geçtiği sıralarda görülür. İshale yakalanmış arılar, koyu sarı, yapışkan, sulu ve pis kokulu bir pislik çıkarırlar. Uzun zaman içeride kapalı kalmak, arıları ekşimiş veya bozulmuş şuruplarla beslemek, rutubet, soğuk veya kışın kovanlarda yeter derecede bal bulunmaması dolayısıyla arıların polenlerle beslenmeleri hastalığı meydana getiren başlıca nedenlerdir. Bu hastalık bulaşıcı ve mikrobik değildir. Mevsim ilerledikçe kendiliğinden geçer. Hastalıktan korunmak için hastalığa neden olan etkenleri ortadan kaldırmak gerekir. İshale yakalanan arılar havaların birden yağmurlu ve soğuk gitmesi halinde dışarı çıkamaz ve uzun süre içeride kalırlarsa kendilerini daha fazla tutamayarak kovan içine dışkılarlar. İshalin arılar için tehlikeli olduğu aşama budur. Kovan içi rutubetli, küflü ve kokulu bir hal alır, kitle halinde arı ölümleri görünmeye başlar. Arı Biti Pireden biraz daha kısa ve yuvarlak, kestane renkli, altı ayaklı yengeç gibi her yana hareket edebilen, ayakları çengelli bir bittir. Arıların sırtına ve göğüslerine yapışarak onların ağızlarından çalabildikleri ballarla beslenirler. Bu parazit özellikle zayıf arı aileleri ve ana arıya musallat olur. Arı biti arı sütünü çok sever. Arıların besin alış-verişini taklit ederek genç işçi arılardan salgıladıkları arı sütünü çalar. Bazen bir ana üzerinde 5-10 tanesi birden bulunur ve onu işinden alıkoyacak kadar rahatsız eder. Dişi arı biti yumurtalarını bal sırları içine bırakır. Larva aşamasına gelen bit peteklerde kanallar açarak tahribat yapar. En iyi korunma yöntemi kovanı sürekli kuvvetli tutmaktır. Varroa ile mücadelede kullanılan ilaçlar uygun dozlarda arı biti ile mücadelede de kullanılabilirler. Uyuz Arı Akarı Mikroskopla görülebilen 80-120 mikron boyunda ve gözleri olmayan olan akar, arıların göğsünde bulunan hava deliklerinin içine girerek solunum borularına yerleşir. Akar, burada çoğalır ve zararını yapar. Ömrü 30-40 gündür. Dişi akar trake solunum borusu içine 6-10 yumurta bırakır. 12-15 günde ergin hale gelirler. Delici-emici ağız yapısına sahiptir. Arının solunum boruları, kuruyan kan dokusu, akarın dışkısı, gömlek kalıntıları ve diğer artıklarla tıkanır. Akarla bulaşık arıların kanatları sarkık ve titrektir. İleri aşamada sürünme başlar ve uçma refleksini kaybeder. Karın şişkindir. Solunum borusu mikroskopla incelendiğinde düz, lekesiz, krem rengindeki görünüm esmerimsi siyaha dönüştüğü görülür. Arı Zararlıları Petek Güvesi Genellikle zayıf kovanlara musallat olarak büyük zararlar verir. Büyük petek güvesi Galleria mellonella ve küçük petek güvesi Achroca grisella olmak üzere iki çeşidi vardır. Büyük petek güvesi sarımsı boz renkte ve orta büyüklükte bir kelebektir. Geceleyin kovanların deliklerinden içeri girerek yumurtalarını çatlaklara, yarıklara ve çerçeve oyuklarına bırakır. Kovan içindeki uygun şartlarda yumurtalar belli bir süre sonra küçük beyaz kurtçuklara dönüşür. Petek güvesi en büyük zararını kurtçuk döneminde yapar. Kurtçuklar bu dönemde petek gözleri içine girerek mum, bal ve polenle beslenir. Hareketlerine petekler içinde kanallar açarak devam eder. Bu esnada geçtiği yerlere ağ örüp siyah küçük pislikler bırakır. Havalandırmanın yetersiz ve çevre sıcaklığı ılık olduğu şartlarda özellikle koyu ve polenli peteklerde hızlı bir şekilde çoğalırlar. Petek güvesi kurtçukları bir süre sonra kovanın çerçeve veya gövde kenarlarında beyaz kozalar içinde krizalit devresine girer. 8-10 gün içinde bu kozalardan kelebek halinde çıkar. Bu yeni kelebekler çiftleştikten sonra tekrar yumurta bırakmaya başlarlar. Petek güvesiyle mücadele etmenin en etkin yöntemi kovanları sürekli güçlü tutmaktır. Güçlü bir kolonideki arılar petek güvesinin yumurta bırakmasına izin vermezler. Kelebek yumurtasını bırakıp kurtçuklar çıksa bile rahatlıkla bunları peteklerden temizlerler. Dondurucu soğuklar güvenin bütün dönemleri için öldürücü olduğundan, kullanılmayan petekler soğuk ortamda saklanmalıdır. Ayrıca petekleri ballıklarda seyrek yerleştirip, ballıkları üst-üste koyarak alttan havanın girip üstten çıkmasını sağlayarak oluşturulacak hava cereyanı da güvenin gelişmesini önlemektedir. Eşek Arıları Eşek arıları bal arılarından daha büyük, kuvvetli, ince yapılı bir arı cinsidir. Havada, kovan kapısı önünde ve hatta kovan içinde arıları yakalayarak öldürür. Öldürdüğü arıların kanat ve kafalarını kopardıktan sonra geri kalan kısmı yuvalarına taşır. Eşek arıları aynı zamanda girmeyi başardığı kovanlardaki balı da yer. Özellikle kurak geçen yıllarda kovanları söndürecek derecede tehlikelidirler. Eşekarılarıyla mücadele için çeşitli imha yöntemleri uygulanır. Özellikle ağaç kovuklarına, saçak altlarına, metruk evlere, çalı içlerine yaptığı yuvalarını bozarak mücadele etmek gerekir. Arılık civarına eşekarısı kapanı olarak satılan aletlerden konulabilir. Bu aletlerin içine bırakılan et ya da ciğer parçasının kokusunu duyan eşekarası içeri girer fakat dışarı çıkamaz. Pratik olarak şişelere pekmez ya da benzeri tatlılar koyarak arılıkta çeşitli yerlere asmak da bir mücadele yöntemidir. Şişenin içine giren eşekarısı bir daha dışarı çıkamaz. Bir başka yöntemde de arılığın bir köşesine büyükçe bir ciğer ya da et parçası asılır. Sürü halinde ete saldıran eşekarıları ilaç sıkılarak ya da alev tutularak imha edilir. Karıncalar Özellikle zayıf kovanların bal ve şuruplarına ortak olurlar. Bazen sürü şeklinde istila ederek arı kolonisinin kovanı terketmesine de neden olabilirler. Arıyı taciz eder ve çalışma verimini düşürür. Mücadele etmek için kovanların yerden yükseğe bir sehpa üzerine koymak gerekir. Sehpa bacaklarına arının tırmanmasını engelleyecek yanık yağ vs gibi maddeler sürülerek kovanlara ulaşması engellenir. Arılığı karıncaların saldırısından korumak için kovanların önü ve çevresini temiz bulundurmaya dikkat etmelidir. Bilhassa karıncalara çok çekici gelen arı ölüleri ve diğer artık maddeler toplanarak yakılmalıdır. Arı Kuşu Arı kuşu, kırlangıç ve saksağan gibi kuşlar arıları yakalayarak yerler. Bunlardan arı kuşu çok miktarda arı yiyerek arılar için çok zararlı olmaktadır. Arı kuşu, yeşil, mavi, sarı kadife gibi parlak tüylü, görüntüsü çok güzel bir kuştur. Genellikle gagası uzunca ve siyah, ayakları kırmızı renklidir. Yazın sürüler halinde arılıklara kadar sokularak havada ya da kovanın önünde yakaladığı arıları yer. Bu kuşlarla en etkili mücadele yöntemi tüfekle avlamak ve ırmak kenarları, yarlar, yumuşak topraklar ve köprü duvarlarına yaptığı yuvalarını bularak imha etmektir. Özellikle arılığa yakın yerlerdeki ağaçların üzerine yaptığı yuvalar muhakkak imha edilmelidir. Tecrübeli arıcılar öldürülen bir arıkuşunun arılığa asılması halinde diğer arıkuşlarının oraya uğramadığını söylemektedirler. Düdük çalmak gibi, korkuluk yapmak gibi arı kuşunu ürkütüp kaçıracak yöntemler de önerilmektedir. Fare, Kirpi, Ayı Fareler özellikle kışın arıların faaliyetinin azaldığı zamanlarda kovanlara girerek zarar verirler. Ölü arıları, petekleri ve balları yiyerek kovanın sönmesine yol açabilecek tahribatlarda bulunurlar. Ayrıca depolanan peteklere de musallat olabilirler. Farelerle mücadele için gerekli fiziki tedbirleri almak gerekir. Kirpiler de fırsat buldukça arılıklara girerek tahribat yaparlar. Doğal yaşam süren ayılar özellikle yerleşim merkezlerinden uzaktaki arılıklara gelerek arılığın tümüyle yokolmasına yolaçacak tahribatta bulunurlar. Ayı, arı, larva ve bal yemeyi çok sever. Bunları yemekle kalmaz bulduğu kovanları sağa sola fırlatarak fiziksel olarak işe yaramaz hale getirir. Ayı avlamak bir çok yerde yasak olduğu için en iyisi ayının arılığa girmesini önleyecek fiziksel tedbirler almaktır. Geceleri ışık yakılırsa ayılar arılığa uğramaya korkarlar. Tarım İlaçları Yoğun olarak kullanılan tarım ilaçları gerekli önlemler alınmazsa bütün arılığın toplu olarak söneceği sonuçlara yol açar. Tarım ilaçlarının olumsuz etkilerine maruz kalmamak için daha arılığın kurulumu aşamasında yer seçimine dikkat etmek gerekir. Özellikle arıcının denetimi dışında ilaçlama yapılabilecek olan büyük meyve bahçeleri ve kültür bitkilerinin yetiştirildiği tarlaların uzağında bir arılık yeri seçilmelidir. İlaçlama zamanı arıcının kontrolündeyse ve muhakkak yapılması gerekiyorsa arıların dışarıda faaliyette bulunmadığı zaman dilimleri tercih edilmelidir. Özellikle ağaçların ilaçlamasını çiçek açma zamanında yapmamak arıların buraya gelip ölmelerini engelleyecek bir önlemdir. Yoğun ilaçlama yapılması riski olan yerlerde arıcı dikkatli olmalı ilaçlama yapılacağını öğrendiğinde kovan girişini kapatarak arıların çıkışını engellemelidir. Bu durumda birkaç gün içeride kalan arıların havasızlıktan telef olmaması için muhakkak kovan havalandırma önlemleri alınmalıdır. Ayrıca arıların su ve besin ihtiyacı da karşılanmalıdır. Riskin büyük olduğu yerlerde arıların telef olmasını engellemenin en garantili yolu arılığı acilen en az 7 km uzaklığa taşımaktır.
Anasız kolonide kurtçuk varsa işçi arıların yumurtalık gelişimi geçici olarak engellenir. Genel olarak kolonide ana arı olmaz ve petek gözünden çıkan son yavrudan sonra yalancılama süreci başlar. Bazı kolonilerde ise az sayıda kapalı gözlü yavru bulunsa da yalancılama gerçekleşir. Ana arı kaç günde çiftleşmeye çıkar? Ana arılar gözden çıktıktan 6-8 gün sonra çiftleşme uçuşuna çıkar ve havada uçarken 8-10 erkek arı ile çiftleşir. Ana arı kafesten kaç günde çıkar? Ana memeleri alındıktan sonra yeni ana arının bulunduğu kafesin kek bölümünün ağzı açılmalıdır. İşçi arılar kafeste bulunan keki iki-üç gün içinde yiyip ana arıyı kafesten çıkarırlar. Ana arı olup olmadığı nasıl anlaşılır? Kovanın kapağını açtığınızda arılar telaşlı bir şekilde sağa sola kaçarlar ve çok fazla ses çıkarırlar. Çünkü arılar kanatlarını sürekli olarak çırpmaktadırlar. Arı kovanını açtığınızda arılar çok fazla bağırıp ve saldırı yapmıyorlar genel olarak ana arısı yoktur. Anasız arıya ne yapmak lazım? Ana arısız kovanlara ana arı kazandırmak için pek çok yöntem vardır. 1-Kuvvetli bir koloniden üzerinde yumurta ve larva bulunan bir çerçeveyi arıları silkildikten sonra anasız kovana konulursa, arılar yumurta ve larvalardan kendilerine ana arı yapabilirler. Arılar ana arıyı neden öldürür? Arıları genetik, yetersiz beslenme, iklim değişikliği, yangınlar, seller, fırtınalar, orman ve doğa katliamı gibi faktörler de öldürüyor. Havada, bitkide, su’da zehirli kimyasallarla temas eden arı; öldürücü, toksik maddeyi kovana taşıyor, içeride ki koloninin yok olmasına neden oluyor. Çiftleşmiş ana arı kaç günde yumurtlar? Çiftleştikten en geç 1 hafta sonra yumurtlamaya başlarlar. Günde ortalama adet, bir yılda adet yumurta atarlar. Ana arı yumurtlama dışında hiçbir işe karışmamaktadır. Ana arı yüzükleri kaç günde kapanır? Kurtçuk aktarımından yaklaşık 5 gün sonra ana memeleri kapanır. Ana arı kaç günde kabul edilir? Kovanda bulunan arılar ana arısız oldukları için yumurtalardan ya da larvalardan bir kısmını ana arı yapmak için hazırlığa başlarlar. Çerçevenin verilişinden yaklaşık 15-16 gün sonra yeni ana arı yetişmiş olur. Boş kovana arı nasıl gelir? Mümkünse 1-2 çerçevenin kabarmış petek olması gerekir. Çerçeveler arasında da en az 2 cm boşluk bırakılır. Bu kabarmış olan peteklere bal ya da şeker şerbeti sürüldüğü zaman, arının boş olan kovana girmesi ve burayı yuvası olarak kabul etmesi çok daha kolay olur. Anasız kovana ne yapmalıyım? Ana arısız kovanlara ana arı kazandırmak için pek çok yöntem vardır. 1-Kuvvetli bir koloniden üzerinde yumurta ve larva bulunan bir çerçeveyi arıları silkildikten sonra anasız kovana konulursa, arılar yumurta ve larvalardan kendilerine ana arı yapabilirler. Kovan ana arıyı neden keser? Daha çok bal alabilmemiz için arıların oğul vermek amacıyla ördükleri yeni ana arı kozalarını kopararak, dışarıya gidecek arıların kovanda kalmasını sağlarız. Böylece kovandaki işçi arı sayısıyla birlikte bal verimi de artmış olur. Ana arının yumurtlaması için ne yapılmalı? Sağlıklı bir ana arı her petek gözüne atlamadan birer adet yumurta bırakır. Kovanda, çevresinde bakıcı arılarla birlikte dolaşarak önceden temizlenmiş petek gözlerine yumurtlama işlemini yapar. Ana arı işçi arılar tarafından arısütü verilerek beslenir ve dışkısı da işçi arılar tarafından alınır. Ana arı ölürse ne yapılır? Eğer ana arı satın alamıyorsak kovanda günlü yumurtalı çerçeveler varsa kendine ana yapmasını bekleyebiliriz. Eğer ana arısını kaybeden kovanda günlü yumurtalı gözler yoksa farklı kolonilerden günlü yumurtalı çerçeveler alarak ana memesi asmasını bekler ve 16 gün sonra ana arı çıkar. Kovandaki kraliçe arı ölürse ne olur? Dişi arı kısırdır. … Kraliçe arı ölürse de diğer arılar birkaç hafta içinde ölürler. Arılar kendi içlerinden bir kraliçe arı yetiştirmek zorundadırlar. Eğer yetiştirme işlemi yapmazsa veya yapamazsa kısa süre içinde kovanın sönmesine yani ölmesine neden olur.
ÖRTÜALTINA YA DA BAHÇEYE KONULAN BOMBUS ARILARI İLE İLGİLİ BAZI SORUNLAR VE ÇÖZÜM YOLLARI 1-Bir arı kovan seraya ya da bahçeye konurken nelere dikkat edilmeli? 2-Bir arı kovanı ne kadar seraya ne kadar zaman İçin konmalıdır? 3-Hangi şartlar sağlanırsa arılar daha iyi çalışabilir? 4-Sıcak günlerde arılar neden az çalışır veya hiç çalışmaz? 5-Nem oranının tozlaşmada ne gibi etkisi olabilir? 6-Serada ortam iyi. Sıcaklık normal. Çiçekte polen var. Kovanda arı var. Ama arılar az çalışıyor veya hiç çalışmıyor... Neden? 7-Serada arının uçuş yönü nasıl olmalı? 8-Seralarda nektarlı bitki olması iyi midir? 9-Sera yola yakın. Araba gürültüsü ve geceleri far ışığından arılar etkilenebilir mi? 10-Hangi ayda hangi sera çeşidi kullanılması uygun olur? 11-Sera yapılırken nelere dikkat etmelidir? 12-Hangi durumlarda seralara arı konmamalıdır? 13-Domates çiçeklerinin tozlaşıp Tozlaşmadığı belli olur mu? 14-Seraya yeni konan bir kovanın anası ölürse ne olur? 16-Arılar kovanın bir bölümünde birikiyorlar. Ne olabilir? 15-Kolonideki arılar küçük boylu olursa çalışmayı etkiler mi? 17-Arılara ne zaman ne kadar polen vermeli? 18-Kovanda arılar kalabalık ve canlı. Sıcaklık ve nem normal. Çiçeklerde polen de var. Çiçeklerde tozlaşma olmuyor. Sebebi ne olabilir? 19-Kovan seraya konduktan ne kadar zaman sonra açılmalı? 2o-İki seramız var. A serasında polen çok ama koloni zayıf. B serasında polen az koloni güçlü, kalabalık. Ne yapalım? 21-Bir sera içinde kovanın yerini değiştirmek doğru olur mu? 22-Serada kovanın yönünü değiştirmek mahzurlu mudur? 23- Seraya ilaç atmadan da arılar zehirlenebilir mi? 24-Zehirlenme belirtileri nelerdir? 25-Arılar zehirlenirse ne yapılabilir? 26-Gündüz arılar nasıl toplanabilir? 27- Peki kovan bu tüple boşaltılabilir mi? 28-Arıların çok zehir alıp almadığı, zehirin zamanı ve süresi anlaşılabilir mi? 29-Arıların sera dışına uçup uçmadığı anlaşılabilir mi? 30-Eski seralarda arılar seraya alıştırılabilir mi? 31- Seraya güçlü ya da zayıf koloni konmasının nedeni nedir? 32-Seracıların arı kovanlarında yapabilecekleri işler nelerdir? 33-Seralarda hormon kullanımı ne zaman gerekebilir? Sorun hormonsuz çözülebilir mi? 34-Hormon kullanmanın olumsuz sonuçları nelerdir? 35- İki küçük seramız var. Bir seraya bir koloni çok geliyor. İkiye bölmek için kovanın bu seradan alınıp öteki seraya konması mahzurlu mudur? 36- Meyve bahçelerine neden bombus arısı koymaya ihtiyaç duyulmaktadır? 37-Bombus arıları daha çok hangi meyve ağaçlarında kullanılır? 38- Bir meyve bahçesindeki bombus arısı kovanı başka bir meyve bahçesine konabilir mi? Bombus arıları kaç km. lik bir alanda uçarlar? 39- Bombus arılarını daha çok hangi iklimlerde meyve bahçelerine koymaya ihtiyaç vardır? 40-Bahçede meyve ağaçlarına ilaç atılacağı zaman ne gibi tedbirler alınabilir? SERALARDA GÖRÜLEN ARI İLE İLGİLİ SORUNLARDAN BAZILARI Yurdumuzda seracılık önemlidir. Bazı seralarımızda tozlayıcı olarak bombus arıları da kullanılmaktadır. Bu kullanım sırasında seralardan, seracıdan, iklimden, arılardan kaynaklanan bazı sorunlar var. Hangi durumda hangi sorun ortaya çıkar, çözümü nedir, bazı seracılarımız tam bilmemektedir. Seracılarımız ve arı dağıtıcı personelimiz sorunlarıyla karşı karşıya ve kendi deneyimlerine dayanarak yaratıcı yeteneklerini kullanarak çözüm üretme zorundadırlar. Bu bölümde anlatılanlar daha çok seralara arı dağıtan ziraat mühendislerimizin ve bazı seracılarımızın sorunlara karşı ürettiği çözümlerden birkaçıdır. Bu işle ilgili insanımız benzer sorunlara karşı farklı bir çözüm de üretmiş olabilir. Bu deneyimler paylaşılırsa bu konuya katkıda bulunmuş oluruz. Bu düşüncelerle kitaplardan, dergilerden ve internetten bulduklarımın yanı sıra ziraatçı ve seracı arkadaşlarımızın deneyimlerini de aktarmak istiyorum. Çokça sorulan ve üzerinde konuşulan sorular ve çözüm yollarından birkaçını bu sayfada bulacaksınız. .1-Bir arı kovanı seraya veya meyve bahçesine konurken nelere dikkat etmeli ? a-Kovan ilkbahar sonunda, yazın veya güz başlarında yani sıcak dönemlerde seranın serin yerlerine kışın ise seranın sıcak yerlerine konmalı b- Başka bir nedenimiz yoksa kovan sera kenarından 1-3 metre içerde yani bitkilerin arasında olmalı. c-Başka bir nedenimiz yoksa kovan yerden metre yukarıda olmalı. d-Kovan direkt güneş ışığı görmemeli. Görecekse üzerine bir şeylerle gölge yapmalı. e-Arıların rahat uçabilmeleri için kovanın önü açık olmalı. f-Seranın ortası arının her tarafa aynı uzaklıkta olması bakımında iyi bir yer olabilir. g- Serada soba varsa soba yakınına konmamalı. Çok sıcak ta arıları rahatsız edebilir. h-Kovan baca altına , oluk altına konmamalı. Yağmurda kovan üstüne su akabilir. i-Kovanın ağzı arılar iyice sakinleştikten sonra açılmalıdır. Normalde arılar 1 saat içinde sakinleşebilir. Ama çok sıcak günlerde kovanı seraya akşam koyup ağzını da akşam açmak daha doğru olur. j-Koloninin karınca, böcek ile beslenen hayvanlar gibi zararlılardan korunabilmesi için baştan gerekli önlemlerin alınması gerekir. k-Kovan meyve bahçesine konacaksa, rüzgârdan, güneşten, yağmurdan korunaklı bir yere konmalıdır. Kovan bir ağaç dalına asılırsa zararlı hayvanlardan da korunmuş olur. 2- Bir arı kovanı ne kadar seraya ne kadar zaman için konmalıdır? Bir bombus arısı bir uçuşta ortalama 400 çiçeğe konar. Bir dakikada 10-20 çiçeği dolaşır Arıların bu kadar hızlı ve çok çalıştığı görülmektedir. Denemelerden alınan sonuçlara göre normal bir bombus kolonisi 1000-2000 metre kare alanda 6-8 hafta çalışmaktadır. Bazan 10 hafta da çalışabilir. Ancak kolonilerin etkinliği 5. haftadan sonra azalmaktadır. Eğer arı etkinliğinin sürekli olması istenirse 5. haftadan itibaren yeni bir kovan konmalıdır. Seraya konacak kovan sayısı sera alanının genişliğine göre, bitkinin cinsine göre,arının gücüne göre ve mevsime göre değişebilir. Eğer seraya fazla kovan konacaksa arıların kendi kovanlarını kolay bulabilmeleri için kovanların uçuş yönleri değişik yönlere bakmalıdır. Örneğin kovanlar çapraz yönde konabilir. 3-Hangi şartlar sağlanırsa arılar daha iyi çalışabilir? a-Seranın içi uygun sıcaklıkta olursa. Uygun sıcaklık 17-25°C arasıdır. b-Seranın içinde uygun nem olursa. Uygun nem % 60-80 arasıdır. c-Çiçeklerde polen varsa. d-Kovan içinde yedek polen yoksa. e- Koloni sağlıklı ise. f-Arılar ilaç etkisi ile zehir almamışlarsa. g-Seranın kapı ve pencereleri düzgün kapanabilir ise. Havalandırma sırasında tül çekiliyorsa... Ve bunlara benzer diğer koşullar da uygun olursa arılar seralarda daha iyi çalışabilirler. 4-Sıcak günlerde arılar neden az çalışır veya hiç çalışmaz? Ağustos,eylül aylarında seraların içi çok sıcak olabilir. Serada sıcaklık 35°C oluca çiçeklerde polen üretimi azalır, 40°C olunca tamamen durur. Kışın ısı 13°C nin altına düşünce de çiçeklerde polen üretimi azalır veya durur. Polen olmayınca da arılar çalışmaz. Ayrıca 35°C nin üstündeki aşırı sıcakta arıların yavruları olumsuz etkilenir. Sıcaktan ölür. Arılar aşırı sıcaktan onları korumak için kovan içindeki sıcaklığı azaltıp onları serinletirler. Bu polen toplamaktan daha önce gelir. Sera içi sıcaklık 44°C olduysa arılar bu sıcakta uçamazlar. Serada ısının az olması için seraların havalandırması iyi olmalı. Arıların havalandırma pencerelerinden kaçmaması için pencerelere tül germeli. Sıcaklarda kovan seranın serin bir yerine konmalı. Yere yakın yerler daha serindir. Toprağın altı daha da serindir. Ancak toprak altına kovan koymak karıncalardan dolayı yöremizde pek mümkün değildir. Güneşi direkt görmeyen kuzey taraflar daha serin olabilir. Seranın dışı da serin olabilir. Ayrıca seranın rüzgar gelen yönü açıksa ve rüzgar alıyorsa sera daha serin olabilir. 5-Nem oranının tozlaşmada ne gibi etkisi olabilir ? Serada çiçek var. Arı da kuvvetli. Sıcaklık ta normal. Ama çiçek gene de döl tutmuyor...Peki ya nem ? Akdeniz bölgesinde kuzey rüzgarları esince havanın nemini azaltır. Tozlaşma olabilmesi için çiçeğin dişicik borusunun ağzı nemli olmalı. Bu nem oraya gelen poleni yakalar ve yumurtalığa kayıp inmesini sağlar. Nem çok azalırsa boru ağzı kurur ve gelen poleni yakalayamaz. Dişicik borusu nemli ve kaygan olmadığı için polen kayıp yumurtalığa inemez. Böylece çiçek döl tutamaz. Böyle durumlarda seranın sulanması nemi artıracağından faydalı olabilir. 6-Serada ortam iyi. Sıcak, soğuk normal. Çiçekte polen var. Kovanda arı var. Ama arılar az çalışıyor veya hiç çalışmıyor... Arılar zehirlenmiş olabilir. Arılar hasta olabilir. Arıların anası ölmüş olabilir. Koloninin ömrü bitmiş olabilir Veya başka bir neden olabilir. Kolonide erkek arı çoğalmışsa koloninin ömrü bitmiş demektir. Kovan içinde veya önünde arı ölüsü varsa zehirlenme veya hastalık olabilir. Nedeni saptanarak ona göre önlem almak gerekir. 7-Serada arının uçuş yönü nasıl olmalı ? Arılar genelde kovanın uçuş deliğinden ışığı görünce dışarı çıkarlar. Ortam uygunsa arıların erken çıkmasını itersek uçuş deliğini doğuya çevirebiliriz. Biraz geç çıkmasını istersek yönünü güneye çeviririz. Bir uygulamada kovanın uçuş yönü kuzeye çevrilmişti. Nedeni sorulunca ''Sabahları sera içinde çok çiy oluyor. Çiy kalkıncaya kadar arıların uçmasını istemiyorum. Onun için arının yönünü kuzeye çevirdim.'' Ne diyelim, bu da bir çözüm. Aşırı nem ve çiy olan seralarda kovan yönünün kuzeye bakması bazı sorunları çözebilir. 8-Seralarda nektarlı bitki olması iyi midir ? Domates çiçeklerinde nektar yoktur. Arıların nektar ihtiyacı için kovanda bir yemlikle şeker şurubu verilir. Kavun çiçeğinde bol nektar vardır. Onun için kavun seralarında şurup vermeye gerek yoktur. Nektarlı ve nektarsız bitkiler karışık ekilirse tozlayıcı olarak çalışabilecek arıların bir kısmı nektar toplamaya kayabilir. Eğer serada nektarlı bitki yoksa arıların tamamı polen toplamakla uğraşacaklardır. Ve tozlaşma verimi artacaktır. 9-Sera yola yakın. Araba gürültüsü ve geceleri far ışığından arılar etkilenebilir mi ? Etkilenebilir. Gürültüsü az olan, ışığı görmeyen yer seçilirse daha uygun olur. 10-Hangi ayda hangi sera çeşidi kullanılması uygun olur ? Plastik seralar ışığı daha az geçirir. Onun için daha serin olur. Ağustos eylül gibi sıcak aylarda plastik seralarda arı çalışması daha verimli olur. Çok yıllık cam seralar da tozlandığı için ışığı az geçirir ve serin olur. Kireçle camın boyanması da serinlik sağlayabilir. Tabi kışın seranın içinin sıcak olması istenirse sera camlarının temiz olması sağlanmalıdır. 11-Sera yapılırken nelere dikkat etmelidir ? Mümkünse seranın yeri yazın serin kışın kuytu olan yerlerden seçilmeli. Bir de sera daha çok hangi aylarda ne için kullanılacak belliyse önceden bazı önlemler alınabilir. Sera ağustos eylülde kullanılacaksa önü açık, rüzgâr alan yerlerde olması uygun olur. Yanyana yapılacak seraların birbirinin rüzgârını kesmeyecek şekilde yapılması gerekir Seraların havalandırma pencere ve kapıları tül konabilecek şekilde planlanmalıdır. Tül hem bombus arları seraya ilk konunca dışarıya kaçmasını önler hem de dışarıdan seraya girebilecek parazitlerin girmesini önleyebilir.. 12-Hangi durumlarda seralara arı konmamalıdır ? a-Daha önce seraya atılmış bir ilaç arılara zarar verecekse. Arılara zarar verme süresi geçmemişse. b-Serada arıların dışarı rahatça çıkabileceği büyük delikler varsa ve kapatılması mümkün değilse. c-Seranın havalandırma pencerelerinde ve kapılarında tül yoksa ve dışarıda cazip çiçekler varsa... Bu gibi seralarda sorunların olabileceğini dikkate alıp ona göre karar vermek gerekir. 13-Domates çiçeklerinin tozlaşıp Tozlaşmadığı belli olur mu? Arılar domates çiçeklerinden polen toplarken ayakları ile çiçeğin dişicik borusunu tutarak güçlü titreşimler yapar .Bu sırada çiçek tozları arının karnı üzerindeki tüylerde toplanır. Onlara bulaşır. Arı çiçeğin dişicik borusunu sıkıca tutunca orada kahverengi bir iz bırakır. Bu izlere bakarak çiçeklerin tozlaşıp tozlaşmadığı anlaşılabilir. Çiçeklerde kahverengi iz varsa tozlaşma olmuş demektir. Çiçeklerde hiçbir iz yoksa tozlaşma olmuyor demektir. Sera büyükse ve bazı çiçeklerde iz yoksa kovan sayısı yani arı sayısı yetersiz gelmiş olabilir. Veya başka bir nedenden dolayı arılar çalışmıyor olabilir .Bombus arılarını bal arılarından ayıran en önemli özelliklerden biri de bu titreşim vibrasyon yapabilme özelliğidir. Ayrıca sıcak havalarda seralara kışınkinden daha fazla kovan koymak gerekir. Domates çiçeklerinde sıcak havalardaki izler daha hafiftir. Soğuk havalardakiler daha kuvvetlidir. Çiçek kalitesi iyi değilse de iz iyi olmayabilir. Erik domates üreten seralarda da normal domatese oranla bir kökte çiçek sayısı fazladır. O zaman erik domates üreten seralara daha fazla koloni koymak gerekir. 14-Seraya yeni konan bir kovanın anası ölürse ne olur ? Arılar isteksiz çalışır. Gerçi kolonide daha polenle beslenmesi gereken açık hücrelerde yavrular varsa arılar çalışır. Ne zamana kadar ? Hücrelerin ağzı kapanıncaya kadar. Kolonide besleyecek yavru kalmayınca polen toplama ihtiyacı da kalmaz. 15-Kolonideki arılar küçük boylu olursa çalışmayı etkiler mi ? Etkilemez. Önemli olan ananın yumurtlamasıdır. Beslenmesi gereken yavru varsa, çiçeklerde polen de varsa, sıcaklık, nem gibi diğer koşullar da uygunsa arılar çalışır. 16-Arılar kovanın bir bölümünde birikiyorlar. Ne olabilir ? Seraya yeni konan arılar kovanın neresinden ışık gelirse oradan dışarıya çıkmak isterler. Kovanın kenarlarındaki havalandırma deliklerinden de ışık gelirse oralardan da dışarı çıkmak isterler ve oralarda birikirler. Arılar uçma deliğine alışana kadar dıştan görünen delikler kapatılırsa sorun kalmaz. 17-Arılara ne zaman ne kadar polen vermeli ? Arıların yavrularını beslemek için polene ihtiyacı var. Seralarda ilaçlama yapılacağında arılar toplandıktan sonra kovanın ağzı kapatılıp sera dışına çıkarılır. Koloni bir gün dışarıda kalacaksa normal bir kovana bir çay kaşığı polen yetebilir. Polen az verilirse ne olur? Yavrular aç kalıp zarar görebilir. Polen çok verilirse ne olur? Fazla poleni olan arı polen bitinceye kadar çalışmaz. Polen takviyesi sadece ilaç atılacağı zaman değil, çok sıcak ve soğuklarda çiçeklerde polen üretimi azaldığı zaman da yapılmalıdır. Eğer kovan bir günden fazla kapalı kalacaksa ve koloni de kalabalıksa günlük bir çay kaşığı az gelebilir. Yani verilen polen miktarı koloninin kalabalıklığı ile de doğru orantılı olmalıdır. 18-Kovanda arılar kalabalık ve canlı. Sıcaklık ve nem normal. Çiçeklerde polen de var. Çiçeklerde tozlaşma olmuyor. Sebebi ne olabilir ? Koloni içinde erkek arı çoğaldıysa koloninin ömrü bitmiş demektir. Erkek arılar çiçeğe konsalar da polen toplamazlar. Sadece karınlarını doyururlar. Onun için sağlıklı bir tozlaşma olmaz. Erkek arılar çoğalınca polen toplayan tarlacı arılar tükeniyor demektir. Kovan içinde işçi arılar olsa bile bunlar iç işlerde çalışan küçük veya sakat olan arılardır. Bunlar polen toplama işinde çalışmazlar. 19-Kovan seraya konduktan ne kadar zaman sonra açılmalı ? Bu ortama ve zamana göre değişir. Eğer arılar sarsıntılı bir yoldan yeni gelmişse,sinirli ise, eğer kovanlar sıcak bir günde güneş altında kalmış ve sinirlenmiş ise...Kovanın ağzını hemen açmak doğru olmaz. Yerine yerleştirilen kovanın gündüz ise üstü örtülüp karanlıkta bir süre bekletmeli ve sakinleşmesi sağlanmalıdır. Hava sıcak ise serin ve karanlık bir yerde bekletilip seraya akşam konması doğru olur. Kovanın içinde koşuşturan, uçuşan sinirli arılar sakinleşip pamuğun altına yavrularının yanına girdikten sonra kovanın ağzı açılmalıdır Arılar kovandan dışarı çıkarken acele etmeden yavaş yavaş çıkarlarsa kovanını tanıma uçuşu yaparlar daha verimli ve kayıpsız çalışırlar. Acele ile kovandan çıkarlarsa kovanı bellemeden uzağa gidebilirler ve telef olabilirler. En iyisi akşam ortalık kararınca açmaktır. 2o-İki seramız var. A serasında polen çok ama koloni zayıf. B serasında polen az koloni güçlü,kalabalık. Ne yapalım ? Arılar akşam kovanlara girince ağızlarını kapatalım. Yerlerini değiştirelim. Ağızlarını açalım. Dışarıda kovana girmeyen arı kalmışsa yeni koloni ile sorunu olabilir. Zorunlu olmayınca sık sık yer değiştirme işlemi yapılmamalıdır. 21-Bir sera içinde kovanın yerini değiştirmek doğru olur mu ? Hayır. Arılar kovanlarını yerini ilk uçuşlarında bellerler. Kovanı oradan alırsanız arılar gene oraya gelir. 3 metre ötedeki kovanı fark etmez. Ama 50 cm. kadar sağa, sola , ileri, geri değişiklik zarar vermez. 22-Serada kovanın yönünü değiştirmek mahzurlu mudur ? Arılar kovanın yerini bellerken yönünü de beller. İlle de değiştirilecekse azar azar birkaç günde değiştirilmelidir. 23- Seraya ilaç atmadan da arılar zehirlenebilir mi? Komşu seraya zehirli ilaç atılmışsa ve ilacın etkisi bizim seraya da gelmişse arılar zehirlenebilir. Hele rüzgâr ilaç atılan taraftan geliyorsa ilacı olduğu gibi bizim seraya da getirebilir. Bir de atılan ilaç toz ise ilaç bizim seraya atılmış gibi etki eder. 24-Zehirlenme belirtileri nelerdir ? a-Kovan içinde ve dışında toplu arı ölümü. b-Larva ölümü. Arılar ölen larvaları ya kovanın dışına atar ya da kovanın bir köşesinde biriktirirler. c-Zehirin derecesine göre arlarda hareketsizlik, bitkinlik. 25-Arılar zehirlenirse ne yapılabilir ? Arıları hemen toplayıp zehirli ortamdan dışarı çıkarmalıdır. Zehirin etkisi geçinceye kadar seraya koymamalıdır. Ana sağ ise, açık larvalar canlı ise , biraz da arı var ise kalanlar işe yarayabilir. 26-Gündüz arılar nasıl toplanabilir ? Kovanlarda genellikle iki uçuş deliği vardır. Biri devamlı uçuş deliği, öteki arıları toplama deliği. Arıları toplama deliğinin içinde arıların geçebileceği genişlikte bir boru yani tüp vardır. Kovanın ağzındaki kapatma sürgüsü ile devamlı uçuş deliğini kapatır tüplü deliği açarsak arılar kovana girer ama kovandan dışarı çıkamaz. Böyle yapılınca saat içinde arıların tamamı kovanda toplanmış olur. Eğer kovanın içindeki pamuk örtü giriş tüpüne değerse bu kapan işe yaramaz. Birde tüpün ağzını uzun süre açık bırakırsak arılar kapan hilesini öğrenirler ve tüpten dışarı kaçabilirler. 27- Peki kovan bu tüple boşaltılabilir mi ? Kısmen boşaltılabilir. Eğer bu tüp kovanın içinden dışına doğru uzatılırsa ve devamlı uçma deliği kapatılırsa ne olur ? O zaman arılar kovandan dışarı çıkar ama içeri giremez. Böylece dış işlerde çalışan arılar hep dışarıda kalmış olur. İç işlerde çalışan arılar içeride kalırlar. Bazı arıcılarımız bu işlemi arıları birleştirmek için kullanmaktadırlar. 28-Arıların çok zehir alıp almadığı, zehirin zamanı ve süresi anlaşılabilir mi ? a-Toplu arı ve larva ölümleri arıların çok veya kuvvetli bir zehir aldığını gösterir. b-Kovan önünde veya içinde bir köşede birikmiş larva ölülerinin hepsi aynı renkte ise toplu ölüm olmuş demektir. Hepsi aynı zamanda ölmüş denektir. Larvaların kimisi beyaz,kimisi sarı,kimisi de kahverengi ise ölümler değişik zamanlarda olmuş demektir. Ölü larvaların kurumuş veya kurumamış olması da ölüm zamanı hakkında bir fikir verebilir. Ölü larvalar eskidikçe renkleri koyulaşır ve kururlar. Arılar azar azar zaman içine yayılmlş şekilde ölüyorsa aldıkları zehir de ona orantılı demektir. 29-Arıların sera dışına uçup uçmadığı anlaşılabilir mi ? Bazan anlaşılabilir. Serada domates yetiştiriliyorsa arıların ayaklarında getirdikleri çiçektozlarının hep aynı renk olması gerekir. Kovana giren arıların ayaklarına bakalım. Hepsi sarı ise hepsi domates poleni demektir. Yani arıların muhtemelen dışarıya uçmadığını anlarız. Ama arıların ayaklarında değişik renklerde polenler varsa değişik çiçeklere konmuş demektir. Sera içinde çeşitli çiçekler yoksa arıların bu kırmızı ,mor,siyah polenleri dışarıdan getirdiğini anlayabiliriz. Ve ona göre önlem alırız. 30-Eski seralarda arılar seraya alıştırılabilir mi ? Bir dostumuzun eski bir serası var . Her yanı kırık dökük. İçine domates ekmiş. Dışarıdaki çiçekler ise allı morlu. Bu seraya arı konur mu ? Konmaz... Konmaz da ille de koymamız gerekiyor. Koyalım ya burada çalışır mı arılar? Çalışmaz tabi. Ama biz çalıştırmayı deneyelim. Arılar seraya konunca ilk 2-3 gün kovanlarını tanıma uçuşu yaparlar. Ve bu uçuşu da günün kuşluk saatlerinde yaparlar genellikle. Yani güneş doğmuş hava ısınmaya başlamış. Bu ilk uçuşlar sırasında kırık camları,açık kapı ve pencereleri elimizde ne varsa onunla kapatmamız gerekir. Tül, çul, çuval,karton. Allah ne verdiyse...Önemli olan bu tanıma uçuşu saatlerinde arıların dışarı çıkmasını önleyebilmek. Delikleri kapatmazsak kovandan çıkan arıların çoğu dışarı çıkar ve ya döner ya dönmez. Aynı uygulamayı ikindi saatlerinde de yapmak gerekir. Arıları 3 gün içeride tutabilirsek arılar seraya alışır ve fazla hasar vermeden çalışabilir. 31- Seraya güçlü ya da zayıf koloni konmasının nedeni nedir? Bitkilerde çiçek tozu çok sıcak ve çok soğuk zamanlarda azalır. Yani bahar ve güz aylarında çiçektozu çok, yaz ve kış aylarında az üretilir. Bunun uygulamada bize etkisi şudur. Bitkilerde çiçektozu az olunca serada arı sayısı daha az olan bir koloni işimizi görebilir. Ama çiçeğin ve çiçektozunun çok olduğu aylarda seranın daha güçlü kolonilere ihtiyacı var demektir. 32-Seracıların arı kovanlarında yapabilecekleri işler nelerdir ? a-Kovanın altıdaki şurup yemliği arı dışkısıyla ve polen döküntüleriyle kirlenebilir ve hatta polen artıkları küflenebilir. Bunların arada bir nemli bezle silinip temizlenmesi yerinde olur. Ayrıca bu polen artıkları karıncaları da davet edeceğinden muhakkak haftada bir temizlenmelidir. b-Temizlik sırasında yemlikteki şurup miktarı da kontrol edilmelidir. Şurup azalmışsa veya tükenmişse takviye yapılması gerekir. 33-Seralarda hormon kullanımı ne zaman gerekebilir? Sorun hormonsuz çözülebilir mi ? Hava aşırı soğuk olunca bazı domates türlerinde 5°C de bazı domates türlerinde ise 10°C nin altındaki sıcaklıkta çiçekler cansız çiçek tozu üretirler. Bu gibi durumlarda arılar çalışsa bile tozlaşma olmaz. Çiçeklerin ürün tutması için seracı da hormon kullanır. Ayrıca aşırı nem de tozlaşmayı zorlaştırır. % 50-80 arası nem tozlaşma için normaldir. Nem % 50 nin altında veya % 80 in üstünde olursa ve hormon kullanılmazsa ürün tutması olumsuz etkilenir. Ama bu aşırı soğuk, aşırı nem, az nem devamlı olursa olumsuz etki yapar. Akdeniz kıyılarında böylesi olumsuz durumlar devamlı değildir. Aşırı soğuk ve aşırı nemde seracılarımız sera içini soba veya başka bir kaynakla ısıtırlarsa sorun çözülmüş olur. Az neme karşı ise serayı sulamak çözüm getirebilir. 34-Hormon kullanmanın olumsuz sonuçları nelerdir? a-Ürünlerde şekil bozukluğu. b-Lezzet farkı. c-Yumuşak ve kof yani içinde boşluk olan ürün. Bu tür ürünler taşımaya ve depolamaya dayanıksızdır. d-Aynı koşullarda daha az verim. e-Daha fazla işgücü. 35- İki küçük seramız var. Bir seraya bir koloni çok geliyor. İkiye bölmek için kovanın bu seradan alınıp öteki seraya konması mahzurlu mudur? Hiçbir işlem yapmadan gündüz alıp götürürsek çok mahzurludur. Çünkü koloni, gelişmekte olan bir koloni ise içinde polen ile beslenmesi gereken larvalar vardır. Kovan seradan alınırken polen toplayıcı arılar dışarıda polen toplama işinde olacaklarından orada kalacaklardır. Yeni serada gelen kolonide polen toplayan arı olmadığı için yavrular açlıktan zarar göreceklerdir ve koloni kısa zamanda çökecektir. Eski serada kalan polen toplayıcı arılar da çalışmayacaktır. Çünkü topladıkları polen ile besleyecekleri yavruları yoktur artık. Arılar yavrularını beslemek için polen topladıklarından çalışmaya ihtiyaç duymazlar, tembel tembel dururlar. Eğer seramızda arıların konacağı çiçek kalmamışsa ve arılarımız daha çalışacak kadar çoksa başka bir seramızda da çiçek varsa bu kovanı ağzını akşam bütün arılar girdikten sonra kapatırız ve çiçekli seraya götürürüz. 36- Meyve bahçelerine neden bombus arısı koymaya ihtiyaç duyulmaktadır? a- Bal arısı ya da bombus arısı çiçekleri tozlamışsa meyve daha kaliteli olur, daha çok olur. b- Yakınında ev ya da kalabalık yerleşim alanı olan bahçelere bazen bal arısı kovanı koymak uygun olmayabilir. Bal arıları insanları rahatsız edebilir. Bombus arıları daha barışçıl hayvanlardır. İnsanları kolay kolay rahatsız etmez. 37-Bombus arıları daha çok hangi meyve ağaçlarında kullanılır? Bütün çiçeklere konarlar. Ancak, kiraz ve elma bahçelerine konulması daha yaygındır. Bu uygulama zamana ve yere göre değişebilir. 38- Bir meyve bahçesindeki bombus arısı kovanı başka bir meyve bahçesine konabilir mi? Bombus arıları kaç km. lik bir alanda uçarlar? Yapılan bir deneyde kovanları 10 km. uzağa götürülen bombus arılarının tamamı, 15 km. uzağa götürülen bombusların yarısı eski kovanının olduğu yere dönmüştür. 39- Bombus arılarını daha çok hangi iklimlerde meyve bahçelerine koymaya ihtiyaç vardır? Yüksek yerlerde ve soğuk iklimlerde meyve ağaçları çiçek açınca bal arıları daha tam yoğun çalışamazken bombus arıları daha soğukta ve daha uzun süre çalışabilmektedir. 40-Bahçede meyve ağaçlarına ilaç atılacağı zaman ne gibi tedbirler alınabilir? Bu konu “bombus arılarının zararlıları ve düşmanları” bölümünde incelenmiştir. İlacın cinsine göre gereken tedbir alınmalıdır. ........................................................................... Bu soruları daha çoğaltabiliriz. Soruların cevaplarının bazıları sayfaamızda yazılı ancak, Bombus arıları ile ilgili bütün konular daha tam netleşmemiştir ve zaman içerisinde bazı sorunların çözüm yolları da değişmektedir. Dosyalara yeniden göz atıp cevapları arada bir güncellememiz gerekmektedir. Ayrıca görüşlerini ve düşüncelerini paylaşmak isteyen arkadaşlarımız bu bölüme yorum gönderirlerse aynı zamanda çalışmalarımıza katkıda bulunmuş olacaklardır. Kendilerine şimdiden teşekkür ederiz.
Arılar hakkında bilgi Arıların özellikleri Arı türleri ve özellikleri Arı zar kanatlı hayvanlar sınıfından olup küçük kanatlı hayvanlardır. Arı Apoidea takımının birer üyesidir. Arı çeşitlerinin genel özelikleri aynı olsa da aslından birbirinden çok farklı özellikleri bulunur. Arı yaşadığı yere ve türüne bağlı olarak farklı boy ve yapıda olabilmektedir. Genel olarak arının boyu 2 - 4cm kadardır. Arı bedeninin alt kısmında 6 ayağı bulunur ve ayakları üzerinde polen taşıyıcı kısımlar bulunur. Baş kısmında kesici bir ağız, 1 çift anten ve dışa patlak biçimde 2 adet göz bulunur. Arının bazı türleri insanlar tarafından evcileştirilmiş ve yetiştiriciliği yapılmaktadır. Bu Arı çeşidi bal arısıdır. Bal arısı insanlar için faydalı bir böcektir ve insanların besin kaynağı olan balın üretimi için beslenir. Bu arılar insanlar tarafından kovan içinde beslenir. Bal arısı doğal ortamda; ağaçlar üzerinde, ağaç köklerinde, mağara içlerinde ve kaya yarıklarında yuva yaparlar. Genel olarak bir kraliçe Arı bulunur ve diğer arılar onun etrafında koloni oluştururlar. Bu bakımdan bal arısı asla ilaçlanmaz ve yok edilmez. İnsanlara en çok zarar veren Arı çeşidi yaban arısı ve türleridir. Yaban arısı diğer türlerine oranla büyük yapıdadır. Arılar türlerine bağlı olarak farlı renkte olabilirler bazı arılar sarı, bazıları kahverengi, bazıları alacalı olurlar kısacası her renkte Arı bulmak mümkündür. Arılar bir koloni şeklinde yaşarlar ve bir koloni içindeki her arının kendine göre işi vardır ve her Arı farklı görevler yapar. Arıların bazıları yuva yapar, bazıları yiyecek taşır, bazı arılar petek örer, bazıları su taşır, bazıları da savaşçıdır. Yaban arısı zehirli bir böcektir. Yaban arısının kuyruk kısmında bir zehir iğnesi bulunur ve bu sayede kendisine zarar veren canlılara saldırıp iğnesi ile sokar. Yaban arısı insanların besinleri olan meyve sebze çiçeklerine konup bunların suyunu çeker ve bu meyve özü ile beslenir. Yaban arısı bunu yaptığında çiçeklerin kurumasına neden olur ve meyve ve sebzelerin ürün vermesi kıtlaşır. Böylece ekinlere oldukça zarar verirler. Yaban arısı yuvasını genellikle toprak altına yapar fakat bazı yaban arısı türleri yuvalarını ağaç dallarına ve evlerin çatı kısımlarına yaparlar. Yaban arısının zehri çok güçlüdür ve insanı ısırdığında ciddi sıkıntılar verebilir. Yaban arısı her yönüyle insana zarar verir. Bazı yaban arısı türleri bal arılarının kovanlarına dalarak bu arıları kaçırıp yerler. Buda Arı yetiştiricileri için çok büyük zarar demektir. Bunun içindir ki yaban arısı görüldüğü yerde mutlaka ilaçlanmalı ve bununla mücadele edilmeli. Arılar kendisine tehlike geldiğini sezinlediğinde toplu halde saldırıya geçerler. Ve kendisine zarar veren canlıyı defalarca ısırırlar. Arı saldırısına uğrayan insan birkaç yaban arısı tarafından sokulursa ölüm tehlikesi geçirebilir. Arı saldırısına maruz kalan insan hiç zaman kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalı. Evde veya çevrenizde yaban arısı kolonisi varsa mutlaka önlemini alın. Bu arılar için en ekonomik ve en tehlikesiz yöntem ilaçlama yöntemidir. İlaçlama hizmeti için her zaman tüm müşterilerimizin yanındayız. Arı ilaçlaması tehlikelidir. Arı ilaçlamasını kendi başınıza yapmayın mutlaka profesyonel yardım alın. Arı çeşitleri Bal arısı Apis mellifera 1,2 cm uzunluğundadır. Baş ve göğüs bölümü az çok kıllıdır ve genellikle sarı tonlardaki rengi soydan soya değişir. İki büyük bileşik göz, ve üç basit göz, başın tepesinde yer alır. Koku alıcı iki duyarlı anten de keskin görme duyusuna yardımcı olur. Bal arıları toplu halde yaşayan canlılardır ve kovanda yaşamın devamlılığını sağlamak için hep birlikte çalışırlar. Bir kovanda işçi arılar, ana arı ve erkek arılar bulunur. İşçi arılar kovandaki bütün işleri üstlenmişlerdir ve büyüdükleri hücreden çıktıkları andan itibaren gelişimleri ile orantılı olarak kovan içindeki görevleri de değişir. İşçi arılar yaşamları boyunca kovan içindeki her türlü işle ilgilenmiş olurlar. İlk üç günleri kovan temizleyicisi olarak geçer. Kraliçe ve işçi arıların iğnesi olduğu halde bal yapmayan erkek arılar iğnesizdir. Erkek arıların spermiyle döllenen Kraliçe yumurtalarının gelişmesiyle dişi arılar, işçilerin yumurtalarından ise erkek arılar oluşur. Kraliçe arı larva halinden itibaren işçi arıların tükürük bezlerince salgılanan arısütüyle beslenerek anaarı haline gelir. Ana Arı Kraliçe olarak da bilinen ana arı, ana arı hücresine bırakılan döllü bir yumurtanın larva döneminde, işçi arı olacak larvaya göre daha sık ve daha zengin gıda arı sütü ile özel beslenmesi sonucunda yumurtadan yetişkine toplam 16 günde kolonilerinin her birinde sadece bir kraliçe bulunur ve bu kraliçe arı diğer dişilere göre daha büyüktür. Temel görevi ise yumurtlamaktır. Üreme sadece kraliçe arı vasıtasıyla olur, onun dışında diğer işçi arılar erkeklerle çiftleşemezler. Kraliçe, yumurtlamadan başka, koloninin bütünlüğünü ve kovandaki sistemin işleyişini sağlayan önemli maddeler de salgılar. Kaliteli ve genç bir ana arı, diğer kovan içi ve kovan dışı şartlar da elverişli ise günde 2000 dolayında yumurta yumurtlayabilir. İşçi Arı Kovan temizliği arıların ve larvaların sağlığı açısından çok önemlidir. Arılar kovanda gereksiz gördükleri her şeyi dışarı taşırlar, taşıyamayacakları kadar büyük olan ve kovana dışarıdan giren böcekleri de öldürürler ve propolis ile kaplayarak bir nevi mumyalama işlemi yaparlar. Propolisin özelliği, içinde bakteri barınamamasıdır. Yani mumyalama işi için ideal bir maddedir. Arılar 3. günden sonraki bir hafta boyunca ise adeta dadılık yaparlar. Vücutlarındaki bazı salgı bezlerinin harekete geçmesi üzerine, larvaların bakımı işine yönelirler. Larvaların bütün bakımıyla 3 ila 10 günlük arılar ilgilenirler. Larvaların kimini arı sütüyle, kimini de bal ve çiçek tozu karışımıyla beslerler. 10. gününden itibaren işçilerin karnındaki balmumu bezleri gelişmeye başlar ve balmumu yapacak hale gelirler. İşçi arılar artık balmumuyla petek inşa eden inşaat işçileridirler. Arılar 10 gün boyunca petek üretimine devam ederler. Ama doğumlarının 20. gününde yine görev değiştirirler. Bu kez kovan girişinde gardiyanlık yaparlar. Arıların vücudunda yine bir değişim olur ve iğne bezleri zehir üretmeye başlar ve gardiyan olan arılar kovan kapısında nöbet tutarak davetsiz misafirlerin içeri girmesini engellerler. Erkek Arı Dişilerden iridirler ama ne iğneleri vardır, ne de kendileri için besin toplayabilecek organları. Tek fonksiyonları kraliçeyi döllemektir. Kovanda petek örme, yiyecek toplama, arı sütü üretme, kovan ısısını düzenleme, temizlik, savunma gibi akla gelebilecek tüm işleri ise işçi arılar yaparlar. Bir kolonide sayıları ile arasında değişen arı yaşar. Bir arada yaşayan arı sayısının fazlalığına rağmen aralarındaki kusursuz iş bölümü ve disiplin sayesinde, kovandaki işlerde hiçbir aksama olmaz ve kovan içinde hiçbir kargaşa da yaşanmaz. Dış görünüş olarak arılar birbirlerine çok benzerler. Bu benzerliğe rağmen kovana giren herhangi bir yabancı arı tanınır ve kovandan dışarı atılır ya da öldürülür. Her kovanda kraliçenin salgıladığı kimyasal bir madde vardır ve bu madde kovandaki bütün arılar tarafından bilinir. Ayrıca kovandaki bütün arılar da bu maddeyi kraliçeden alırlar yani kraliçe ile aynı kokuya sahip olurlar. İşte bu madde sayesinde aynı kolonideki bütün bireyler birbirlerini kolaylıkla tanırlar. Arılar toplam altı haftalık hayatlarının kalan bölümünde çiçekleri araştıran birer balözü toplayıcısı olurlar. İşçi arılar kovandaki bütün bu işleri yaparken kraliçe arıya düşen görev sadece üremektir. Kraliçe arı bütün ömrü boyunca hiç durmadan yumurtlar, ve bütün ihtiyaçları işçi arılar tarafından karşılanır. Anaarılar 16 günde, işçiler üç haftada, erkek arılar ise işçilerden günlerce sonra erişkin dumuna gelebilir. Daha sonra erişkin anaarılar, içlerinden yalnızca bir tanesi kovanda kalıncaya değin kıyasıya dövüşürler. Bu yeni anaarı kovanın eski anaarısına saldırır. O da yeni bir koloni kurmak üzere bir sürüyle birlikte kovanı terk eder. Buna arıcılıkta oğul verme denir. Bu şekilde arı kolonisi ikiye bölünmüş olur.
kovanda erkek arı neden çok olur