ElHarezmi hayatı eserleri ile ilgili powerpoint sunum slayt gösterisi . Dosya Ara . Benzer İndirilebilir Dosyalar. 10. Sınıf Felsefe Dersi Felsefi Akıl Yürütme Ve Yazma Sunusu (7 755.1 KB) 10. Sınıf Felsefe Dersi Felsefi Akıl Yürütme Ve Yazma Sunusu (Paylaşım: A HAYATI. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, 27 Mart 1889'da Kahire'de doğar. Babası Karaosmanzâdelerden Abdülkadir Bey, annesi İkbal Hanım'dır. Yakup Kadri 17. asır sonlarında ismi tarihimize karışan, Karaosmanoğulları'nın erkek kuşaktan gelen torunlarındandır. Ailesi Yakup Kadri 6 yaşındayken Manisa'ya yerleşir ve yaklaşık 7 10 BÖLÜM: Kuran Hakkında İddialar ve Cevaplar-1. Cevap: Din İşleri Yüksek Kurulu Üyeleri Prof. Dr. Ömer KARA ve Prof. Dr. Halis AYDEMİR’in konuk olduğu “Dini Gündem” programının 10. bölümünde “Kur’an’ın Mahiyeti ve Üslûbu” konusu ele alınarak Kur’an hakkında ileri sürülen bazı iddialara Kur’an, Sünnet ve İslam geleneği müktesabatından cevaplar Yemenle İlgili Kur’ân Kıssaları Kur'ân kıssaları geçmişten günümüze pek çok araştırmaya konu olmuştur. Bu bağlamda kıssaların eğitsel, pedogojik, sosyo-politik Havale/EFT ile: 56,08 TL % 40. Sepete Ekle. 0.00/5. Tavsiye et Hata bildir Favorilerime Ekle. 9786059503884. banatakıntılı gibi geldi, zira hayatına doğrudan istedigi gibi müdahale ediyor kıskançlık mı oda olabilir ama aşk ya da sevgi mi derseniz - Aşk İlişkileri Sorusu Sb5em25. Güneşli bir gündü. Ak sakallı üç yaşlı adam yolda dolaşıyordu. Güzel, küçük bir ev gördüler ve eve girmeye karar verdiler. Yaşlı adamlar kapıyı çaldı. Bir bayan kapıyı açtı. Yaşlı adamlar ailenin tüm üyelerinin evde olup olmadığını sordular. Bayan, Ben ve kayınvalidem buradayız. Kocam ve çocuklarım akşam eve dönecekler. Size nasıl yardımcı olabilirim? Yaşlı adamlar ona ailenizin bütün fertleri eve dönene kadar bekleyeceğiz’ dedi. Bayan cevap verdi, Çok yorgun ve zayıf görünüyorsunuz. Size biraz yiyecek getireceğim. Biraz dinlenin lütfen. Hayır aç değiliz ve hiçbir şeye ihtiyacımız yok dediler. Akşama kadar bekleyeceğiz. Bayan, bu üç kişinin kim olduğu hakkında hiçbir fikri olmadığı için biraz endişelendi. Nihayet akşam oldu çocuklar ve babaları eve geldiler. Tüm aile kim olduklarını merak ettikleri bu üç yaşlıyı karşıladı ve evlerinin içine girmeleri için davet etti. İlk yaşlı adam aileye Çok üzgünüm. Hepimiz evinize gelemiyoruz. Hepimiz eve giremeyeceğimiz için aramızdan birini seçmelisiniz. Ailenin kafası karıştı, Adamlardan birincisi “Ben AŞK. Evinizde sonsuza dek sevgi ve barışa sahip olmak istiyorsanız, beni seçin. İkincisi Ben servet! Size muazzam bir zenginlik veririm. Üçüncüsü ise, Ben başarıyım. Tüm girişimlerinizde size başarı sağlarım’ Şimdi aramızdan birini seçmelisiniz ve seçtiğiniz kişi evine girecek. Aile, seçim için tartışmaya başladı. Bayan çok zengin olmadıkları için serveti davet etmek istedi. Ancak, babaları bunu reddetti ve başarıyı davet etmek istedi ve onunla dünyaya çok başarılı olduğunu kanıtlamak istiyordu. Çocuklar ve yaşlı kadının düşünceleri farklıydı. Sevgiyi davet etmek istediler, böylece aile sonsuza dek mutlu kalacaktı. Aile bir süre konuştuktan sonra, çocukların ve yaşlı kadının arzusunu yerine getirmek için sevgiyi davet etmeye karar verdi. Tüm aile üç adama yaklaştı ve onlarla kalmaları için sevgiyi davet etti. Bunu duyan, üç yaşlı adam da mutlu bir şekilde eve girdi. Bu duruma tüm aile çok şaşırdı. Başarı eğer seçiminiz aşktan başka bir şey olsaydı, sadece o sizinle olacaktı. Servet seçilmiş olsaydı sadece servet sizinle olacaktı. Siz sevgiyi seçtiniz yani hepsini. Sevgiyle dolu yer, bolluk refah ve başarı ile dolu olacaktır. Sevgiyi paylaşın ve Sevgiyle kalın! Hz. Peygamber, örnek bir aile reisi idi. O, hanımına karşı çok nazik bir eş, çocuklarına karşı da çok şefkatli bir baba idi. Enes b. Malik şöyle demiştir “Aile fertlerine Hz. Peygamber’den daha fazla merhametli ve iyi davranan bir kimse görmedim.”1 Hz. Peygamber’in aile içindeki davranışları saygı ve sevgiye dayalıdır. Hoşgörü, merhamet ve adalet Peygamber ailesinin en önemli özellikleridir. “Sizin en hayırlınız, hanımlarına en iyi davrananızdır. Aile halkına iyi davranma konusunda sizin, en hayırlınızım.” 2 buyurarak hanım ve çocukları ile iyi geçinenleri ve onlara güzel davrananları övmüş ve bu konuda kendini model olarak göstermiştir. Bilindiği gibi bugün, insanlık için en temel bir kurum olan aile yapısı çok ciddi proplemlerle karşı karşıyadır. Oysa Hz. Muhammed aile hayatı bilinse ve uygulansa bu olumsuzluklar yaşanmayacaktır. Peygamberimiz, “Kadınlarla iyi geçinin.” Nisâ, 4/19 âyet-i kerimesinin gereğini hakkıyla yerine getirmiş, ashabını da bu yönde eğitmiş, Müslümanlara da gerekli tavsiyelerde bulunmuştur. O, âlemlere rahmet Enbiyâ, 21/107 ve mü’minlere model olarak Ahzâb, 33/21 gönderilmiştir. Hz. Peygamber Ailesi İçindeki Örnek Davranışları Peygamberimiz, aile bireylerini çok sever, ayrım yapmazdı ve sevgisini onlara her zaman gösterirdi. Aile, sevgi üzerine kurulur. Sevgi olmadan, mutluluk olmaz Peygamberimiz, aile bireyleriyle kavga etmemiş veya onlarla tartışmamıştır. Çünkü O, aile bireylerini sever ve onlara değer verirdi. O, çok iyi bir aile reisi, şefkatli ve hoşgörülü bir baba idi. Hz. Peygamber de Hz. Hatice’yi kadirşinaslığından dolayı şöyle övmüştür “Allah bana ondan daha hayırlısını vermemiştir. Çünkü herkes beni inkâr ederken, o bana iman etti. Herkes beni yalanlarken o beni tasdik etti. İnsanlar mallarını esirgerken bana arka çıktı. Ve Allah Teâlâ bana ondan çocuklar nasib etti.” 3 Hz. Âişe hakkında, "Halkın en sevimlisi kadınlardan Âişe, erkeklerden Ebubekir'dir."4 diyerek, Hz. Âişe'ye ve kayınpederine iltifat etmiştir. Hz. Peygamber, bu ifadeleriyle eşine karşı ne kadar sevgi dolu, vefalı ve saygılı olduğunu göstermektedir. Torunları Hasan ve Hüseyin’i çok severdi ve onlarla sık sık oynardı. Onları omzuna alır, taşırdı. Bir gün Hasan’ı omzunda taşırken “Allah’ım, ben onu seviyorum ve senin de sevmeni diliyorum”5 diye duâ etti. Hz. Peygamber torunlarını ve çocukları çok severdi. Henüz süt emme çağında iken vefat eden İbrahim'in ölüm ânını konu alan bir hadiste ise, Hz. Peygamber'in can vermekte olan oğlunu kucağına alıp öptüğü, bu sırada gözlerinden yaşlar boşandığı bildirilmekte ve bu durumu gören Abdurrahman b. Avf'ın "Siz de mi ağlıyorsunuz, yâ Rasûlallah?" demesi üzerine, "Bu ağlayış rahmet ve merhamettendir. Göz ağlar, kalp mahzun olur, fakat biz ancak Rabbimizin hoşnut olacağı şeyi söyleriz. İbrahim! Senden ayrıldığımız için gerçekten mahzunuz." cevabını verdiği, rivayet Bu nedenle Peygamberimiz çocukları çok severdi ve onlarla yeterince ilgilenirdi. Hz. Muhammed ailesi mutlu ve huzurlu bir aileydi. Hem bir peygamber hem de şefkatli bir aile reisi olan Hz. Muhammed, bu mutluluğun kaynağıydı. İnsanları kırmaktan ve azarlamaktan sakınan Peygamberimiz, aile bireylerinin tamamını ayrım yapmadan sevmiş ve onlara güler yüzlü davranmıştır. Nitekim Hz. Peygamber, “Kardeşini güler yüzle karşılaman da bir iyiliktir.”7 buyurmuştur. Aynı şekilde güzel sözlü olmuş ve “Güzel söz de bir sadakadır.” 8 buyurarak bu şekilde davranmayı teşvik etmiştir. 2. Hz. Peygamber Hanımlara Karşı Sergilediği İncelik ve Zarafet Anlayışı Hz. Peygamber’in hanımlarla olan ilişkilerinde özellikle de aile hayatında ilgi, değer verme, adalet, eşitlik, hoşgörü, sevgi, saygı, nezaket, güven, iffet, feragat, haklara saygı, sabır ve tahammül, empati ve zarafet hakim olduğu için neticede o ailede huzur, uyum ve mutluluk hakim olmuştur. Hz. Peygamber, eşlerle iyi geçinme hususunda bazı taktikler de vermiştir “Bir kimse karısına kin beslemesin. Onun bir huyunu beğenmezse, bir başka huyunu beğenir.” 9 Bu da Hz. Peygamber’in kayda değer alternatif ve çözüm getirici bir yaklaşım tarzıdır. Eşi kendisinden hoşnut olan kadın şöyle müjdelenmektedir “Kocası kendisinden hoşnut olarak ölen bir kadın, cennete girecektir.” 10 Bunun tersinin düşünülmesine de bir engel görülmemelidir. “Hanımının sende hakkı vardır, çocuğunun sende hakkı vardır, ailenin sende hakkı vardır” 11 buyurarak böylece yakın çevredeki insanların haklarına riayet edilmesinin ne kadar önemli bir olgu olduğunu vurgulamıştır. Hz. Peygamber, o derece nazik bir insandı ki hayvana binerken dahi hanımlarına yardımcı Bir seferinde kendisi bir yemeğe davet edilmiş, bu daveti ancak hanımıyla gelmesi şartıyla kabul edebileceğini beyan Bu da hanımına vermiş olduğu değeri ortaya koymaktadır. Hz. Peygamber, hanımlarıyla birlikte bir seyahate çıkmış, hanımları deve üzerindeyken sürücü, develeri hızlı sürmeye başlayınca o, hanımların nazik yapısına dikkat çekerek sürücüyü uyarmıştır. O, bu uyarısında kadınları kristale benzeterek onlara karşı ne denli nazik olduğunu göstermiştir. 14 Hz. Peygamber zarafet, nezaket ve yumuşaklığın öneminin anlatıldığı hadislerde şu ifadeler dikkat çekicidir “Allah Refiktir, bütün işlerde Rıfkı yumuşaklığı sever.” 15 “Yumuşaklık ev halkına hayır ve menfaat sağlar. 16 “Yumuşak huydan yoksun olan, iyilikten de yoksun olur.” 17 “Ey Aişe, yumuşak huylu ol! Zira Allah, ehl-i beyte hayır dilediği zaman onlara yumuşaklık bahşeder.”18 Hz. Peygamber aile eğitiminde bu tür değerlerin hâkim olduğu söz konusudur. 3. Hz. Peygamber Ev İşlerine Yardım Ederdi Peygamberimiz ailesinden hizmet beklemezdi. Kendi işini kendisi görürdü. Hz. Aişe şöyle der “Herkes evinde ne yaparsa Rasûlullah de onu yapardı. Elbisesini yamar, ayakkabısını tamir eder, koyunları sağar, kendi işini kendi yapardı” 19 Bununla birlikte annelerimiz Allah'ın Rasûlüne hizmet etmeyi şeref bilirlerdi. Sadece onlar değil, ashab-ı kiramın hanımları da ev işlerini yaparak eşlerine hizmet ederlerdi. Hatta peygamberin kızı Hz. Fatıma’nın el değirmeni kullanmaktan ellerinin yara olduğu, su taşıdığı, ev süpürdüğü vs. rivayetlerde belirtilmiştir. 20 Ancak Peygamberimiz hanımlarından hiçbirini hizmette kusur etti diye azarlamamıştır. Hz. Âişe, Hz. Peygamber evde ne yaptığı sorulduğunda şöyle cevap vermiştir “Ev halkının hizmetini yapar ve ev işleriyle uğraşırdı. Ezanı işitince de namaza giderdi.” 21 Ev hayatında sadeliği ve mütevazılığı tercih eden Hz. Peygamber, ev işlerinde dahi aile fertlerine/hanımlarına yardımcı olmuş ve onların işlerine katkıda bulunmuştur. 4. Hz Peygamber Yemekte Kusur Aramazdı Hz. Peygamber Önüne getirilen yemekte kusur aramaz, bundan dolayı eşlerine kızmazdı. 22 Câbir şöyle dedi Bir gün Peygamber ev halkından ekmekle birlikte yiyeceği bir katık istedi. Onlar da “Evde sirkeden başka bir şey yok”, dediler. Resûlullah onu getirmelerini söyledi. Sonra da “Sirke ne güzel katık; sirke ne güzel katık!” diyerek yemeğini yemeye başladı.” 23 Dolayısıyla yemeklerden dolayı hanımlarını hiç incitmezdi, üzmezdi… 5. Hz. Peygamber Ailesiyle İstişare Ederdi Hz. Muhammed ev içindeki her türlü sorumluluğunu yerine getirirdi. Ailenin tüm bireyleriyle konuşur ve onların fikirlerini alırdı. Aileyi ilgilendiren herhangi bir konuda tek başına karar vermezdi. Örneğin, kızlarını evlendirirken onların görüşlerini almış ve istekleri doğrultusunda hareket etmiştir. Hz. Peygamber, Kur’ân-ı Kerim’in, “…Onların işleri, aralarında danışma iledir.” Şûrâ, 42/38 âyet ilkesini hayatın her alanında uygulamıştır. Hem aile bireylerinin hem de arkadaşlarının görüş ve tekliflerine açık olmuştur. Hz. Peygamberin yakın arkadaşı Ebu Hureyre onun bu özelliğini şu şekilde dile getirmiştir “Arkadaşlarına Rasûlullahtan daha çok danışan hiçbir kimse görmedim.”24 buyrmuştır. 6. Hz Peygamber Ailesiyle İyi Geçinirdi Hz. Peygamber, devamlı güler yüzlü ve güzel sözlü idi. Ailesiyle, herkesle iyi geçinirdi. İnsanlara çok iyi Hz. Peygamber, hayatı boyunca, eşine, çocuklarına, çevresine, arkadaşlarına ve insanlara karşı hep yumuşak davranmış ve onları kırmamaya özen göstermiştir. Enes “Peygamber dokuz yıl hizmet ettim; yaptığım bir iş için neden böyle yaptın?’; Yapmadığım bir iş için de Şöyle şöyle yapsaydın ya!’ demedi.”26 Hz. Ali Hz. Peygamber hakkında şöyle der “Dünya ve dünyalık hiçbir şey O’nu öfkelendiremezdi şahsı için, dünyevî şeyler için kızmazdı.” 27 7. Hz. Peygamber Ailesiyle Şakalşırdı Hz. Peygamber, ev halkına gayet iyi davranır, onlarla şakalaşırdı. Hz. Aişe, O'nunla yaptığı iki yarışı şöyle nakleder; "Bir yolculukta Hz. Peygamber'le yarıştım ve O'nu geçtim. Şişmanladığımda yaptığım diğer bir yarışı ise Hz. Peygamber kazandı." 28 O, ailesi ile birlikte olduğunda, onlarla sohbet eder, hal ve hatırlarını sorar, şakalaşır ve eğitmeye çalışırdı. 8. Hz. Peygamber Temizliğe Dikkat Ederdi Peygamberimiz hem Rabbine hem de insanlara karşı saygısından dolayı temizliğine ve kişisel bakımına çok önem verirdi. Aile saadetinde çok önemli olan bu hususa riayet ederdi. Âişe vâlidemize “Peygamber Efendimiz eve girdiği zaman ilk önce ne yapardı?” diye sorulduğunda “Dişlerini misvaklardı.” cevâbını vermiştir. 29 Bu ve benzer hadislerden anladığımıza göre Rasûlullah dişlerini temizlemeye çok önem vermiştir. Sadece dişlerini değil, bedenini ve elbisesini temiz tutmaya, güzel koku kullanmaya da dikkat etmiştir. Tırnakların kesilmesi, sakal ve bıyıkların kısaltılması, istenmeyen tüylerin temizlenmesini fıtratın gereği ve bütün peygamberlerin sünneti olarak saymıştır. 30 Tabii ki, kişisel bakım aile saadetinde çok önemli bir yere sahiptir. 9. Hz Peygamber Ailesine Selam Verir, Sohbet Eder, Zaman Ayırırdı Peygamber Efendimiz kendi evine girerken selam verirdi. Hz. Enes diyor ki; Rasûlullah bana şöyle buyurmuştu “Oğlum, ailenin yanına girdiğinde selam ver ki, sana ve ev halkına bereket olsun.” 31 Ev halkının hal hatırını sorar, güler yüz göstererek anlattıklarını dinlerdi. Akşamları aile fertlerini bir araya toplar sohbet Bu sohbetlerde ibretli kıssalar anlattığı gibi bazen de hepsini güldürücü şakalar yaptığı nakledilmiştir. Hz. Peygamber hanımlarıyla aralarındaki sevgi bağlarını güçlendirecek şekilde samimi olurdu. Hz. Aişe ile koşu yarışı yapması meşhurdur. 33 10. Hz Peygamber Ailesine Karşı Adaletliydi, Anlayışlıydı Peygamber aile reisi olarak son derece adildi. Hanımlarının çoğu yaşlı iken Hz. Âişe çok gençti. Ayrıca Peygamberimiz zekâsı, ilmi ve benzeri üstünlükleri sebebiyle de ona ayrı bir muhabbet beslerdi. Buna rağmen hanımlarının arasında adaletle davranmaya dikkat Bugün yine insanlığın en çok muhtaç olduğu adaletin en güzel örneğini, onun, bir kadının hırsızlık yaptığında o kadının affedilmesi için aracılık yapan sahabiye “Vallahi hırsızlık yapan Muhammed’in kızı Fatıma da olsa onu da cezalandırırdım“ 35 sözlerinde görüyoruz. Sonuç olarak; Peygamberimiz, “Kadınlarla iyi geçinin." Nisâ, 4/19 âyet-i kerimesinin gereğini hakkıyla yerine getirmiş, ashabını da bu yönde eğitmiş, Müslümanlara da gerekli tavsiyelerde bulunmuştur. O, âlemlere rahmet Enbiya, 21/107 ve mü’minlere model olarak gönderilmiştir. Bu itibarla insanlık âleminin olmazsa olmazı konumunda olan kadına gereken değeri ve önemi vermiş, kadını onurlu bir kul, salih bir insan, kendisi ile cennetin kazanıldığı bir anne 36 güven ve huzura erildiği bir eş, Rûm, 30/21 adalet ile davranılması gereken bir evlât 37 olarak görmüştür. Kadınların itilmesine, aşağılanmasına, haklarının gasbedilmesine, sözlü ve fiili şiddet uygulanmasına şiddetle karşı çıkmıştır. Kadınlara iyi davrananları insanların en hayırlısı 38 olarak zikretmiştir. Dünya ve âhirette mutlu ve huzurlu olmak isteyen bir Müslüman, haytın her alanında Hz. Peygamberi örnek almak mecburiyetindedir. Hz. Peygamber’in inanç, ibadet ve örnek ahlâkı; doğruluğu, adaleti, merhamet, şeflkati, güvenilirliği, insanlarla güzel geçimi, tevazuu, sabrı, şükrü, duâya verdiği önem. Cömertliği, misafirperverliği, istişareye önem vermesi, hoşgörüsü, esnekliği, eğitime verdiği değer, ticari ahlâkı, temizliğe verdiği önem, aile hayatı, akrabalarına iyi davranması, komşularıyla iyi geçimi, bütün bunlar Müslümanlara en güzel örnektir. Her Müslüman, hayatın her alanında olduğu gibi aile reisi, babalık, dedelik ve kocalık konusunda Hz. Peygamberi örnek almak zorundadır. Ne mutlu hayatın her alanında Hz. Peygamber örnek alanlara! Süleyman GÜLEK Şura/20- Her kim ahiret kazancını isterse, biz onun kazancını artırırız, her kim de dünya kazancını isterse ona da ondan veririz, ama onun ahirette hiçbir nasibi yoktur. Ra’d/26. Allah, dilediği kimseye rızkı genişletir de, daraltır da. Onlar ise dünya hayatı ile ferahlanmaktalar. Oysa dünya hayatı ahiret hayatının yanında bir yol azığından ibarettir. Lokman/33- Ey insanlar! Rabbinizden sakının ve bir günden korkun ki, baba çocuğuna hiçbir fayda veremez. Çocuk da babasına hiçbir şeyle fayda sağlayacak değildir. Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. O halde dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın o çok aldatıcı şeytan sizi Allah’ın affına güvendirerek aldatmasın. Hadid/20. Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azab; Allah’tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir. Muhammed/36- Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Eğer iman eder kötülükten sakınırsanız, Allah size mükâfatınızı verir. Ve sizden bütün mallarınızı harcamanızı da istemez. Al-İ İmran/ 14- İnsanlara kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden aşırı sevgiyle bağlanılan şeyler çok süslü gösterilmiştir. Halbuki bunlar dünya hayatının geçici faydalarını sağlayan şeylerdir. Oysa varılacak yerin ebedî hayatın bütün güzellikleri Allah katındadır. Yunus/24- Dünya hayatının misali şöyledir Gökten indirdiğimiz su ile, insanların ve hayvanların yediği bitkiler birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü süslerini takınıp süslendiği ve sahipleri kendilerini ona gücü yeter sandıkları bir sırada, geceleyin veya gündüzün, ona emrimiz gelivermiştir, ansızın ona öyle bir tırpan atıvermişiz de sanki bir gün önce orada hiçbir şenlik yokmuş gibi oluvermiştir. Düşünen bir kavim için âyetlerimizi işte böyle açıklarız. Kehf/45- Ey Muhammed! Sen onlara dünya hayatının misalini ver. Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, bu su sayesinde yeryüzünün bitkileri her renk ve çiçekten birbirine karışmış, nihayet bir çöp kırıntısı olmuştur. Rüzgarlar onu savurur gider. Allah her şeye muktedirdir. Nur/ 37- Birtakım insanlar Allahı tesbih ederler ki, ne ticaret ne de alış veriş onları Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar. HADİS-i ŞERİF * Resülullah aleyhissalâtu vesselâm’ın ashabından olan Ebu Hallâd radıyallahu anh anlatıyor“Resülullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki “Bir kimseye dünyaya karşı zühd ve az konuşma hasletlerinin verildiğini görürseniz ona yaklaşın ve sözlerini dikkatle dinleyin. Çünkü o hikmetli sözler eder-veya ona hikmet ilham edilir-” * Sehl İbnu Sa’d es-Sâidî radıyallahu anh anlatıyor “Bir gün Resülullah aleyhissalâtu vesselâm’a bir adam gelerek “Ey Allah’ın Resülü! Bana öyle bir amel gösterin ki, ben onu yaptığım taktirde Allah beni sevsin, halk da beni sevsin” dedi. Resülullah aleyhissalâtu vesselâm “Dünyaya rağbet gösterme, Allah seni sevsin, insanların elinde bulunanlara göz dikme ki onlar da seni sevsin!” buyurdular.” * Hazreti Enes radıyallahu anh anlatıyor “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm hastalanmıştı. Sa’d İbnu Ebi Vakkâs geçmiş olsun ziyaretine gitti. Yanına varınca Selman’ı ağlıyor buldu. Sa’d “Niye ağlıyorsun? Ey kardeşim, sen Resülullah aleyhissalâtu vesselâm’a arkadaşlık etmedin mi, şöyle değil mi, böyle değil mi diye ağlamasını abes kılan bir kısım faziletleri hatırlattı. Selman radıyallahu anh şu cevabı verdi “Ben şu iki şeyden biri için ağlamıyorum “Ben ne bir dünya düşkünlüğü ne de ahiret gafleti sebebiyle ağlıyor değilim. Beni ağlatan Resülullah aleyhissalâtu vesselam’ın bir ahdidir. O bana bir husus ahdetmişti, şimdi kendimi o ahdi tecavüz etmiş görüyorum.” Sa’d “Resülullah size ne ahdetmişti ?” diye sordu. Selmân “Aleyhissalâtu vesselâm bana “Birinize dünyalık olarak bir yolcunun azığı kadarı yeterli” diye ahdetmişti. Ben kendimi bu haddi aşmış görüyorum. Sana gelince, ey Sa’d! Hüküm verdiğin zaman hükmünden, hak taksim ettiğin zaman taksiminden, bir şeye yöneldiğin zaman niyetinden Allah’tan kork.” Ravilerden Sâbit der ki “Selman radıyallahu anh’ın vefat ettiğinde geriye nafaka olarak sadece yirmi küsur dirhemlik bir mal bıraktığı haberi bana geldi.” * Hazreti Osman İbnu Affân radıyallahu anh anlatıyor “Zeyd İbnu Sa’bît radıyallahu anh gün ortasında Halife Mervan’ın yanından çıkmıştı. Ben “Bu saatte, Zeyd’i mutlaka sormak istediği bir şey için çağırmıştır” diye düşündüm ve kendisine kanaatimi söyledim. Zeyd “O bize, Resülullah aleyhissalâtu vesselâm’dan işittiğimiz bazı şeyler sordu. Ben Aleyhissalâtu vesselâm’ın “Kimin emeli dünya olursa Allah onun işini aleyhine darmadağın eder, fakirliği iki gözünün arasında kılar, dünyadan eline geçen miktar da kaderinde yazılandan fazla olmaz. Kimin de kasdi ahiret olursa, Allah, onun dağınık işini lehinde toplar, zenginliğini kalbine koyar, dünya nimetleri ona koşarak kendiliğinden gelir” sözünü anlattım.” * Abdullah İbnu Mes’ud radıyallahu anh anlatıyor “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki “Kim gam ve tasalarını bire indirir ve sadece ahiret tasasına gönlünde yer verirse, onun dünyevi gamlarını Allah izale eder. Kim de gam ve tasalarını dünya ahvaline dağıtacak olursa, Allah onun, vadilerden hangisinde helak olacağına aldırış etmez.” * Sehl İbnu Sa’d radıyallahu anh anlatıyor “Biz hacc sırasında Zülhuleyfe’de Resülullah aleyhissalâtu vesselam ile beraberdik. O, birden şişkinlikten ayağı havaya kalkmış bir davar ölüsüyle karşılaştı. Bunun üzerine “Şu lâşenin, sahibine ne kadar değersiz olduğunu görüyor musunuz? Nefsimi elinde tutan Zât-ı Zülcelâl’e yemin olsun, şu dünya, Allah yanında, bunun sahibi yanındaki değersizliğinden daha değersizdir. Eğer dünyanın Allah katında sivrisineğin kanadı kadar değeri olsaydı, kâfire ondan ebediyen tek damla su içirmezdi” buyurdular.” * Ebu Ümâme radıyallahu anh anlatıyor “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki “Benim nazarımda en ziyade gıbta etmeye değer kimse şu evsafı taşıyan kimsedir Dünyevi yükü ve hâli hafif, namazdan nasibi fazla, insanlar içinde adem-i şöhretle gizli kalmış ve kendisine cemiyette iltifat edilmemiş mü’mindir. Onun rızkı zaruri ihtiyaçlarına yetecek kadardı, o buna sabretti, ölümü de çabuk geldi, az miras bıraktı, kendisi için mâtem tutan kadın da az oldu.” * Esmâ Bintu Yezid radıyallahu anhâ anlatıyor “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir gün “Size en hayırlınızı haber vereyim mi?” diye sordu. “Evet! Ey Allah’ın Resûlü!” dediler. “Sizden o kimseler en hayırlıdır ki, onları görenler aziz ve celil olan Allah’ı hatırlarlar” buyurdular.” * İmrân İbna Husayn radıyallahu anh anlatıyor “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki “Şurası muhakkak ki, Allah Teâla hazretleri, maddeten fakir, çoluk çocuk sahibi olup dilencilik ve haram kazançtan kaçınan mü’min kulunu sever.” * Abdullah İbnu Ömer radıyallahu anh anlatıyor “Muhacirlerin fakirleri, Allah’ın, zenginleri kendilerinden mali ibadetler yönüyle daha üstün kıldığı hususunda dert yandılar. Aleyhissalâtu vesselâm onlara “Ey fakirler cemaati! Ben sizi, fakir muhacirlerin, cennete zenginlerinden, dünya ölçüleriyle beşyüz yıl olan yarım gün önce gireceklerini müjdelemeyeyim mi?” buyurdular.” Bu hadisi rivayet eden Musa rahimehullah şu ayeti okudu “Ve şüphesiz, senin Rabbin katındaki bir gün sizin saymakta olduğunuz bin yıl gibidir” Hacc 47. Yine Tirmizi İbn-i Ömer’den rivayet ediyor “Dünyada garip gibi yaşa. Veya bir yolcu gibi ol. Kendini ölmeden önce kabir ehlinden say!” “Dünya hayatınızda bütün güzel şeylerinizi harcayıp tükettiniz; onların zevkini sürdünüz” âyetinin mazmûnunca, dünyada tadılan meşrû-gayr-ı meşrû her nimet ve lezzet, ahiretin lezzet ve nimetlerinden bir şeyler noksanlaştırır. Yalnız, burada dikkat isteyen bir nokta vardır ki, o da şudur“Lezzetten eksilme, muâheze olunmak “sorguya çekilmek” demek değildir. İnsan, meşrû dairede aldığı lezzetlerden Âhiret’te muâhezeye tabi tutulmaz; fakat, burada tattığı lezzet ve faydalandığı nimetler ölçüsünce, Ahiret’teki mükâfat ve tadacağı lezzetlerden eksilme olur. Dünyanın üç yüzü var. Birinci yüzü, Cenâb-ı Hakkın esmâsına bakar; onların nukuşunu gösterir, mânâ-i harfiyle, onlara âyinedarlık eder. Dünyanın şu yüzü, hadsiz mektubât-ı Samedâniyedir. Bu yüzü gayet güzeldir; nefrete değil, aşka lâyıktır. İkinci yüzü, âhirete bakar; âhiretin tarlasıdır, Cennetin mezraasıdır, rahmetin mezheresidir. Şu yüzü dahi, evvelki yüzü gibi güzeldir; tahkire değil, muhabbete lâyıktır. Üçüncü yüzü, insanın hevesâtına bakan ve gaflet perdesi olan ve ehl-i dünyanın mel’abe-i hevesâtı olan yüzdür. Şu yüz çirkindir. Çünkü fânîdir, zâildir, elemlidir, aldatır. İşte, hadîste vârid olan tahkir ve ehl-i hakikatin ettiği nefret, bu yüzdedir. Hazreti Osman, kölesi ile bir yerden geçiyordu. Bir ağacın altında herkesten uzak vaziyette yatan Ebu Zerri Gıffari hazretlerini gördü. Ebu Zerr, eshabın maddeten en fakirlerinden biri idi. Hz. Osman yanındaki kölesine bir kese altın verdi “Git bunu şu ağacın altında yatan adama ver. Eğer dediğimi yaparsan seni azad edeceğim” dedi. Hazreti Osman’ın bu müjdesine sevinen köle, mutlaka parayı verebileceği ümidiyle uyuyan adamın yanına varıp uyanmasını bekledi. Bir müddet sonra Ebu Zerr Hazretleri uyanmıştı. Köle “Al bu keseyi… “ diye rica ettiyse de Ebu Zerr, kabul etmiyordu. Köle ısrar ederek “Eğer bu altınları alırsan kölelikten kurtulacağım. Sen benim azad olmamı istemez misin?” diye söylediğinde O”senin kölelikten kurtulmanı ben de isterim ama, ben onu alırsam sen hür olacaksın, ben köle olacağım. Sen benim köle olmamı ister misin? Diyerek parayı almayı kabul etmedi.” DÜNYADA CENNET NİMETLERİNİ YEME Salihlerden bir kimse çok fakir olup dünyalık hiçbir şeye malik olmadığı için ailesi “bu hale nasıl sabredelim. Cenab-ı Hak’tan bir miktar dünyalık istesek olmaz mı?” diye, gece-gündüz efendisi ile münakaşa edermiş. Nihayet o salih zat da dua eder ve duası kabul buyurulur. Bir de ailesi bakar ki evin köşesinde, altında bir kerpiç bulunur ve hemen efendisine getirir, ihtiyaçlarını karşıla diye verilir. Efendisi o gece rüyasında görür ki, cennette bir köşk içinde bulunuyor. Lakin köşkün bir kerpici eksik olduğu için güzelliğinde eksiklik vardır. O kerpicin ne olduğunu sorunca “dünyada sana verilmişti” derler. Uyanınca hemen bunu ailesine anlatır. Kadın da dünyayı istediğine pişman olur. Efendisi tekrar “Ya Rabbi, bana dünya gerekmez. O kerpici geri yerine gönder” diye dua eder. Bakarlar ki, evin köşesinden kerpiç kaybolmuştur. Hadis-i şerifte buyurulmuştur ki Bir kimsenin dünyada yediği lokmanın karşılığı, ahiretteki hissesinden eksilir. BİR KAÇ DAKİKA TAHTA ÇIKMA Halife Harun Reşid’in kardeşi Behlül Dane hazretleri bir gün kardeşinin tahtına geçip oturmuştu. Birkaç dakika oturmadan hemen sarayın hizmetçileri görürler. Behlül Dane hazretlerini tahtan indirdikleri gibi bir de temiz bir dayak atarlar. Behlül ağlamaya da başlamıştı. O anda saraya Harun Reşid gelerek Behlül’ün niye ağladığını sordu. Oradakiler Behlül’ün büyük ve affedilmez bir hata ettiğini, tahta çıkıp oturduğunu, kendilerinin de tahttan indirip dövdüklerini söylediler. Ağabeyinin ağlamasına üzülen Harun Reşit “Behlül böyle hatalardan dolayı dövülür mü?” deyip özür diledi. Behlül Dane hazretleri kardeşine “Kardeşim ben beni dövdüler diye ağlamıyorum. Ben birkaç dakika tahta çıkmakla bu kadar dayak yedim, yarın senin durumun ne olur, ne kadar dayak yiyeceksin diye düşünüyor ve onun için ağlıyorum” dedi. Bu sözler Harun Reşid’in gözlerini yaşarttı… “O halde söyle nasıl hareket edersem kurtulurum” dedi. Hazret şu tavsiyede bulundu “Adaletle hükmet, kimseyi incitme, millet senden memnun olup sana dua etsinler. Ancak o zaman kurtulursun. DÜNYA KİMSEYE YÂR VE RÂM OLMAMIŞTIR Dünya, işvebaz bir kadın gibidir. Gönül kapıcıdır. Fakat hiç kimseye yar ve ram olmamıştır. Malik bin Dinar’dan – Her kim dünyaya evlenme teklifinde bulunursa ondan mehir bedeli olarak, dininin tamamını ister. Dünya süslü, bezekli bir gelin gibi herkesin yüzüne gülmüş, fakat kimseyle bu keyfiyetini anlayan zatlar, ona yüz vermemişlerdir. HAM MEYVE Hazreti Mevlana anlatıyor – Bu dünya bir ağaç gibidir. Biz de bu alemin yarı ham, yan olmuş meyveleri gibiyiz. Ham meyveler dala iyice yapışır. Oradan kolay kolay kopmazlar. Çünkü ham meyve, köşke, saraya lâyık değildir. Bu dünyadan başka hayat tanımayanlar ham meyve gibi, dünyadan ayrılmak istemezler. Çünkü, Allah’ın huzuruna, sultanın sarayına, cennete çıkacak ne yüzleri, ne de olgunlukları vardır. Allah, insana cennete ehil hale gelecek imkânı verir. Hatta her şey onu cennete sevk eder. Ermesini, olmasını destekler. Rüştlerini isbat edip şaşırmayanların yolu cennete çıkar. PADİŞAHIN OĞLU Bir padişahın çok yiğit bir oğlu vardı. İçi ve dışı hüner­lerle bezenmişti. Padişah bir gece rüyasında oğlunun öldüğünü gördü büyük bir ıstırap içinde kıvranmaya başlamıştı ki uyandı. Uyanınca bunun rüya olduğunu görüp bu seferde sonsuz bir sevinç içinde kaldı ve kendi kendine “Bu sevincimin sebebi rüyadaki kederdi. Allah, bir sebep ihsan edip beni sevindirdi.” düşündü “Soyumun devamı için oğlumu evlendirmem lâzım, oğluma kötü bir padişahın kızını almaktansa iyi bir kişinin soyundan bir kız almam daha iyi.” dedi. Şehzadenin annesi bu işten haberdar olunca “Oğlumuzu bir yoksulla mı akraba yapacaksın?” dedi. Padişah “Temiz bir kişiye yoksul demek hatadır, çünkü temiz kişilerin gönülleri zengindir bu da Allah vergisidir.” dedi. Uzun münakaşalardan sonra nihayet padişahın dediği oldu. Padişah oğluna yaradılışı güzel ve temiz bir kız aldı. Kızın güzellikte eşi yoktu, huyu ve ahlâkı da yüzü gibi gü­zeldi. Padişah oğluna o güzel kızı aldı almasına lâkin o güzelim şehzadeye ihtiyar bir büyücü de aşık olmuştu. O büyücü kocakarı şehzadeye öyle bir büyü yaptı ki şehzadeyi kendine aşık etti. Şehzade o dünya güzeli kızdan yüz çe­virerek, kocakarı büyücüye yöneldi. Şehzade tam bir yıl o karıya esir oldu. O kokmuş karının ayakkabısının tasmasını öpüp duruyordu. Padişah pek çaresiz kaldı, gece gündüz kurbanlar kes­tirerek sadakalar verdi. Ne çare varsa başvurdu. Fakat oğlan gittikçe daha da kocakarıya bağlandı. Aradan aylar günler geçti nihayet bu işten haberi olan iyi kalpli bir büyücü çıkıp geldi. Şehzadeyi o büyücünün esiri olmaktan kurtardı. Şehzadenin aklı başına gelince koşarak babasına geldi. Padişah şenlik yaptırdı. Öyle büyük şenlik oldu ki şehrin köpeklerinin önüne bile gül suyundan şerbet kondu. Büyücü kocakarı da üzüntüsünden geberdi. Şehzade gelinin yanına giderek onun aydan daha parlak yüzünü görünce, aklı başından gitti, düşüp bayıldı. Tam üç gün aklı başına gelmedi. Bir yıl sonra babası söz arasında “Oğlum o büyücü kocakarıyı bir hatırla bakalım, o günler ne günlerdi.” dedi. Şehzade “Bırak baba, dedi. Ben gerçeği hakiki yerimi, gerçek sevgiyi buldum, aldanma kuyusundan kurtuldum.” dedi. Oluşturulma Tarihi Mayıs 04, 2020 1505Hazreti İbrahim herkesin en çok adını duymuş olduğu peygamberlerden biridir. Birçok kişi Hazreti İbrahim hayatını merak ediyor. Hazreti İbrahim nasıl bir hayat yaşamıştır? Hazreti İbrahim mucizeleri, mesleği ve isminin geçtiği ayetler nelerdir? Hazreti İbrahim ile ilgili merak edilen soruların yanıtlarını İbrahim Kuran’da ismi en çok geçen peygamberlerden biridir. Hazreti İbrahim Allah’ın dostu anlamına gelen Halilullah kelimesi ile anılmaktadır. Hazreti İbrahim Kabe’yi de inşa eden peygamberdir. Hazreti İbrahim Kimdir? Babil’in doğusu ve dicle ile fırat nehirlerinin arasında kalan bir bölgede Hazreti İbrahim dünyaya gelmiştir. Hazreti İbrahim babasının adının Taruh olduğu bilinmektedir. İbrahim görüntü olarak Muhammed e en fazla benzeyen insanoğlu olduğu nakledilmektedir. Allah’ın dostu sıfatına sahip olan Hz. İbrahim bir diğer sıfatı ise Peygamberlerin Babası sıfatıdır. İki eşi olmuştu eşlerinden biri olan Hacer, oğulları Hazreti İsmaiil annesidir. Diğer eşi ise Hazreti İshak annesi olan Sare’dir. Oğlu olan Hazreti İsmail soyundan son peygamber olan Hazreti Muhammed gelmektedir. Diğer oğlu olan Hazreti İshak soyundan İsrailoğulları peygamberleri gelir. İbrahim Müslüman ve hanif olarak adlandırılır. Hazreti İbrahim Hayatı Kıssası Keldani kavmine gönderilmiş bir peygamber olan İbrahim Allah 10 adet suhuf indirmiştir. İbrahim kendisinin heykelini yaptırıp halkının ona tapmasını bekleyen Nemrut’a davet için gitti. Fakat Nemrut daveti kabul etmedi ve İbrahim ateşe attı. Fakat Allah İbrahim ateşin yakmasını istemediğinden bir mucize olarak İbrahim yanmadı. Bu hadisenin ardından İbrahim ile birlikte ona iman eden halk ve eşi birlikte ilk olarak Babil’e ardından Lut ile birlikte Urfa’nın Harran kasabasına hicret etmiştir. Keldan kabilesi ve Nemrut ise Allah’ın onları sivrisinek ile helak etmiştir. İbrahim ile oğlu İsmail Allah tarafından kurban olmak ile imtihan edildi. Bunun ardından ise baba oğul Kabe’yi inşa ettiler. Bu sırada İbrahim duvarın üzerine çıkıp insanları hacca davet etmiştir. Duvara çıktığı bölgeye ise Makam-ı İbrahim denilmiştir. İbrahim ile oğlu Kabe’yi inşa etmeyi bitirmesiyle Cebrail gelip haccın nasıl yapılacağını öğretmiştir. Bunun ardından İbrahim ile İsmail ilk hac farzını yerine getirmiştir. İbrahim 175 ya da 200 yaşında vefat ettiği rivayet edilir. Hazreti İbrahim Mesleği İbrahim Kabe inşa etmesi ile ilk kez mimarlık faaliyetlerini gerçekleştirmiştir. İbrahim Mucizeleri ve İlgili Ayetler İbrahim Kuran’da ismi en fazla geçen peygamberlerden biridir. İbrahim suresi isminde bir surede bulunmaktadır. Kuran’da en çok duası bulunan İbrahim İbrahim Hacer ve henüz annesini emmekte olan oğulları İsmail ile birlikte ilerliyorlardı. İbrahim bugün zemzemin olduğu noktada eşini ve oğlunu bir su tulumu ve eski bir azığın içinde bulunan hurmalar ile orada bırakıp gitti. O zamanda henüz etrafta yerleşim yeri ve su bulunmuyordu. İbrahim Allah ona emrettiği için oradan hemen ayrılmıştı. Eşi Hacer İbrahim arkasından yetişip kendilerini neden bırakıp gittiğini sordu ve Allah’ın emrettiğini anlayınca ise hemen geri gitti. Bunun ardından bir süre sonra su bulamayan Hacer’e Allah zemzemin yerinde su çıkararak ona ikram etti. İbrahim bir gece rüyasında Allah’ın oğlu İsmail kendisi için kurban etmesi gerektiğini gördü. Sabah çok üzgün olsa da bunu oğluna ve eşine açıkladı. Oğlu ve eşi bunun Allah’ın emri olduğu için kabul ettiler ve İbrahim ile oğlu hiç konuşmadan yola koyuldu. Gerekeni yapacakken İbrahim Allah onu durdurdu ve bir koyun indirip kurban kesmeyi müminlere farz kıldı. Misafir Sorusu Ziyaretçi 1 Selamunaleyküm. Merhametle ilgili peygamber efendimizin kıssalarını yazar mısınız? En az 5 tane. Kısa olursa sevinirim. Din kültürü ödevlerime yardımcı olduğunu için teşekkür ederiz. İyi akşamlar. 2 Hz. Muhammed tüm insanlara merhamet nazarında yaklaşırdı. Arkadaşlarına sevgiyle bağlı hatta düşmanlarına dahi merhametini eksik etmeyen bir insandı. Yüreğinde daima şefkat, merhamet duygularını yitirmezdi. Öyle ki düşmanlarına bile beddua ettiği görülmemiş duyulmamıştır. Yaşlılara, çocuk ve yoksullara karşı daima çok naif davranırdı. Bu davranışı Kuran-ı kerim’de şöyle anlatılır; "Yemin olsun, size kendinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki,sizin sıkıntıya uğramanız O’na çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.” şeklindedir. Hazreti Muhammed, çocukları ayrı bir sever onlara daima şefkatini hissettirirdi. Onlara değer verdiğini gösterir ve zaman ayırırdı. Bir gün, Peygamber Efendimiz bir çocuğun bahçedeki hurma ağacına taş atarak hurmaları daldan düşürdüğünü ve düşen hurmaları da yediğini fark etti. Hemen çocuğa seslendi ve hurmaları neden taşladığını sordu. Çocuk ise canının hurma istediğini taşla düşürüp bu hurmaları yediğini dile getirdi. Bunu duyan Peygamber Efendimiz çocuğa bir daha taş ile hurmaları düşürmemesi gerektiğini ve yalnızca düşen hurmaları yemesi gerektiğini tatlı bir dille ifade etti. Bir sefer ise Medine’de kıtlık yaşandığı dönemde adamın birinin bir bahçeye müsaade almadan girdiğini ve hurma ağacından hurma yediğini biraz da çantasına koyduğunu gören bahçe sahibi adamı hemen tutmuş ve hırpalamıştır. Adam, daha sonra Peygamber Efendimize gelmiş ve bahçe sahibini şikayet etmiştir. Peygamber Efendimiz ise bahçe sahibi çağırtır ve ona ; “O,cahildi; sen ona öğretmeliydin. O, açtı; sen ona merhamet edip onu doyurmalıydın” diyerek telkinde bulunmuştur. Bir gün ise bir sahabe müşriklerin zulümlerinden bıkarak Peygamberimizin huzuruna çıkmış ve O’ndan müşriklere beddua etmesini dilemiştir. Ancak Peygamber Efendimiz ona şu şekilde cevap vermiştir; Ben dünyaya beddua etmek için gönderilmedim, ben yalnızca rahmet olarak gönderildim” demiştir. Peygamber Efendimiz tün insanlara merhametli olduğu kadar kainattaki tüm varlıklara da aynı duyguları beslerdi. Nitekim hayvanları bile düşünmüş ve hayvanlara fazla yük yüklememeyi öğüt vermiştir. Hayvanların dövülmesini, ve onların dövüştürerek eziyet ettirilmesini yasaklamıştır. Moderatörün son düzenlenenleri 2 Ocak 2018

aile hayatı ile ilgili kıssalar